Escarus

Ekosistem Hizmetleri Ödemeleri: Doğa-İnsan İlişkilerini Anlamak Üzere Yeni Bir Bakış

Paylaşım TarihiHaziran 7, 2023

İnsanın çevresindeki doğa ile etkileşime geçerken kullanabileceği pek çok araç ve strateji mevcuttur. Ekosistem Hizmetleri Ödemeleri (EHÖ) küresel olarak gelişmekte olan bir konsept olup doğayı modernitenin sosyo-ekonomik dinamikliğine entegre etmektedir. Burada, modernite terimi ile aslında gelişmekte olan ekonomik ilişkilere bağlı kurumlar ve networkler, yani doğanın bir ekonomik gerçeklik altında tartışıldığı düzen ifade edilmektedir (örn. metalaştırma ve pazarlaştırma süreçleri).Ekosistem hizmetleri alt başlıklar altında incelendiğinde su havzası hizmetleri, karbon tutma ve biyolojik çeşitliliğin korunması öne çıkan başlıklardır. Çevresel amaçlara yönelik çeşitli yaklaşımlar bulunmakla birlikte, EHÖ, bunlardan (örn. endirekt ödemeler) maliyet etkinliği ve kazançların hacmi bakımından farklılaşmaktadır; özellikle, kirliliğe yol açan faaliyetlerin sorumlularının yaptıkları ödemelerden (dış çevre maliyetleri) ayrışmaktadır.1 EHÖ kapsamında alıcılar ve satıcılar, yani yararlanıcılar ve tedarikçiler bulunmaktadır. Bu durum ekosistem hizmetlerinin sürekliliğini sağlayan bir tür ekonomik ilişki geliştirmekte, yarattığı iş fırsatları ve sosyal etkiler sayesinde kalkınma süreçlerini desteklemektedir.

Doğanın korunması ve kalkınma amaçları çerçevesinde EHÖ programlarının ivme kazanmasının birçok farklı nedeni bulunmaktadır. Bazı akademisyenlere göre EHÖ sistemleri, “bütüncül bir maliyet-fayda analizinin kullanıldığı parasallaştırma yaklaşımı ile ekosistem ve biyoçeşitlilik kaybını görünür kılarak küresel çevre sorununu ele almaya yardımcı olmaktadır.” 2 Öyle ki doğanın piyasalaştırılmasını sağlayan bu programlar neticede doğanın sürdürülebilir bir şekilde yönetilebilmesine de imkân vermektedir. Pek çok örnekte EHÖ, bir doğa koruma metodu ya da hem kamu hem de özel sektörden oyuncuların aktif rol aldığı bir tür biyoçeşitliliği fonlama yöntemi olarak adlandırılmaktadır. EHÖ’ler hem kalkınma amaçları hem de doğayı koruma amaçlarını bağdaştırabilen bir kapasiteye sahiptirler ve bu da sosyo-ekolojik hak ve sorumlulukların yeniden tanımlanmasını gerektirmektedir.3

Ekonomik, çevresel ve sosyal faydaları olabileceği düşünülen bu sistemler aslında birçok seviyesinde karmaşık süreçler barındırdıkları için uygulama sürecinde pek çok dikkat edilmesi gereken husus bulunmaktadır.

Literatürde en sık bahsedilen dezavantajlar aşağıdaki gibidir:

  • Doğaya bir bedel biçmenin etik olarak uygun bir seçenek olmaması4
  • Uygulama süreçlerinin işlevsellik bakımından yetersiz kalabilmesi5
  • Sonuçlar bakımından tahmin yürütmenin zor olması (farklı programları birbiriyle kıyaslamanın zorluğu; örneğin gelişmiş ülkelerdeki programların diğer ülkelere göre farklılık göstermesi buna etki edebilmektedir)6
  • Hem ekonomik hem de sosyal bağlamda değer kavramının farklılığı
  • Bilimsel araştırmaların, tahmin üretme süreçlerinde yetersiz kalması sonucu beklentiyi karşılamayan programların sonlandırılması7

Bu liste, ilgili programlara göre uzatılabilir veya kısaltılabilir. Ancak, bu programlar özelinde en büyük endişe, genellikle ekonomik hedeflerin ekolojik ve sosyal etkilerinin üzerine çıkarılmalarından kaynaklanmaktadır. O yüzden burada cevaplanması gereken soru, söz konusu programların yalnızca doğayı ekonomik süreçlere entegre etmekle sınırlı kalıp kalmadığıdır. Bu soruyu cevaplamak için, EHÖ’lerin uygulama sonuçlarına ve özellikle de sosyal etkilerine biraz daha yakından bakmak faydalı olacaktır.

Her bir paydaşın bu tür programlarda yer alma konusunda farklı gerekçeleri bulunabilir. Örneğin toprak sahiplerinin yalnızca ekonomik bir kazanç hedeflemedikleri, toprağa sosyo-kültürel nedenlerle bağlı olabilecekleri dikkate alınması gereken bir faktördür. Hatta bazı kültürlerde, sosyal kimlikler ve doğa o kadar özdeşleştirilmiştir ki, bu bağın doğayla kurulabilecek sürdürülebilir ilişkilerin yapı taşı olduğu öngörülmektedir.8 Bu öngörüler bize göstermektedir ki, bir bölgede doğa ve toplum arasında halihazırda var olan ekonomi-ötesi ilişkilerin de aslında doğayı koruma konusunda göz ardı edilmemesi gereken bir payı bulunmaktadır.

Yukarıda bahsedildiği gibi, EHÖ programları, doğanın korunması ve kalkınma amaçlarına yönelik ortak bir konjonktür oluşturabilmesi nedeniyle özellikle gelişmekte olan ülkelerde sıklıkla tercih edilmektedir. Bu programların toplum üzerindeki olumlu ve olumsuz sosyal etkilerini gösteren araştırmalar mevcuttur. Bunlardan bir tanesi, EHÖ’nün bu bağlamdaki başarısını anlatırken, bu program için seçilememiş bölgeler ile kıyaslandığında, programın yürütüldüğü bölgedeki katılımcılar arasında sosyal süreçlerde iyileşmeleri desteklediğini göstermektedir.9 Bu da göstermektedir ki, doğru yöntemlerle uygulandığında EHÖ programları, çevresel ve ekonomik amaçların ötesinde sosyal amaçlara da hizmet edebilecek kapasiteye sahiptir.

Ancak, bir başka bölgedeki araştırmaların sonucu, EHÖ’lerin sosyal ve ekolojik performansını bir önceki örnekte olduğu kadar yeterli görmemektedir. Bu örnekte bölge halkı su sistemlerini etkileyen fiziksel risklerle (su akışında meydana gelen azalma, yabani ot zehrinin kullanımı, heyelan) ilgili endişelerini ifade etmelerine rağmen bu endişeler yeteri kadar dikkate alınmamıştır.10 Burada, EHÖ etkinlikleri kapsamında yer alan herkesin iş birliği içinde ve bir bütün olarak çalışması gerektiğinin altı çizilmelidir.

EHÖ süreçlerinin insan-doğa ilişkisi üzerine yeni bir bakış açısı getirebilme kapasitesine vurgu yapılan bu yazının başlığına geri dönülecek olursa, aslında EHÖ programlarını tanımlarken kullanılan ”ödeme” ve “hizmetler” gibi terimler bir tür karmaşıklığı betimlemektedir. Aynı zamanda bu durum, çevresel sınırlar ve ekolojik kapasitenin yanında bahse konu programların dönüştürebileceği sosyal yönlerin/boyutların da yeniden düşünülmesini gerektirmektedir. Dolayısıyla bu tür programlar tasarlanırken bölgesel farklılıkların ihmal edilmemesi ve beklenen sosyal çıktıların dikkatlice tanımlanması büyük önem taşımaktadır.

Dipnotlar:
1) OECD. (2013). Payments for ecosystem services. Scaling-up Finance Mechanisms for Biodiversity, OECD Publishing, Paris, 55–66. https://doi.org/10.1787/9789264193833-6-en
2) Grima, N., Singh, S. J., Smetschka, B., & Ringhofer, L. (2016). Payment for Ecosystem Services (PES) in Latin America: Analysing the performance of 40 case studies. Ecosystem Services, 17, 24–32. https://doi.org/10.1016/j.ecoser.2015.11.010
3) Rodríguez-de-Francisco, J. C., & Budds, J. (2015). Payments for environmental services and control over conservation of natural resources: The role of public and private sectors in the conservation of the Nima watershed, Colombia. Ecological Economics, 117, 295–302. https://doi.org/10.1016/j.ecolecon.2014.05.003
4) Grima vd., a.g.m.
5) Grima vd., a.g.m.
6) Grima vd., a.g.m.
7) Lima, L. S., Ramos Barón, P. A., Villamayor-Tomas, S., & Krueger, T. (2019). Will PES schemes survive in the long-term without evidence of their effectiveness? Exploring four water-related cases in Colombia. Ecological Economics, 156, 211–223. https://doi.org/10.1016/j.ecolecon.2018.09.005
8) Strang, V. (2005). Knowing me, knowing you: Aboriginal and European concepts of nature as self and other. Worldviews: Global Religions, Culture, and Ecology, 9(1), 25–56. https://doi.org/10.1163/1568535053628463
9) Gaworecki , M. (2018). Payments for ecosystem services can boost social capital in addition to forest management: Study. Mongabay Environmental News. https://news.mongabay.com/2018/07/payments-for-ecosystem-services-can-boost-social-capital-in-addition-to-forest-management-study/
10) Rodríguez-de-Francisco & Budds, a.g.m.

Ece Güldiken

Ece Güldiken

Yönetici Yardımcısı