Paylaşım TarihiHaziran 5, 2020
Her anlamda küreselleşen dünyada kentleşme, sanayileşme ve nüfus artışına bağlı olarak kaynaklar daha çok ve bilinçsizce tüketilmekte ve bunun sonucunda atık miktarında da artış görülmektedir. Malzemelerin kullanım ömrünü tamamlamasıyla kullanıcıları için değeri kalmayan atıkların çevre ve insan sağlığı üzerinde birçok olumsuz etkisi bulunmaktadır.
Atıkların söz konusu etkilerini ortadan kaldırmak için uygun şekilde toplanması, taşınması ve zararsız hale getirilmesi gerekmektedir. Yerleşim bölgelerinde üretilen organik, kâğıt, plastik, seramik, cam ve metal atıkların içinde bulunduğu toplam kentsel katı atık miktarı dünyada 2,01 milyar ton iken Türkiye’de 32,21 milyon tondur (2018).1,2 Dünyada atık toplama işlemi genellikle belediyelerin sorumluluğundadır ve Türkiye’de de belediyeler tarafından yürütülmektedir.
2. Dünya Savaşı’ndan beri insanlığın karşılaştığı en önemli küresel sağlık sorunu ve en büyük zorluk olarak kabul edilen Covid-19’e karşı mücadelenin sürdüğü şu günlerde, hem dünyada hem de ülkemizde hijyen şartlarını sağlayabilmek amacıyla “tek kullanımlık” olarak nitelendirilen plastik eldiven, maske, kâğıt havlu vb. ürünlerin tüketimi dolayısıyla atık miktarı kaçınılmaz olarak artmaktadır. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, normalde fast food, kafe, çay bahçesi, hastane gibi yerlerde tercih edilen tek kullanımlık plastik bardak, tabak, çatal, kaşık, bıçak gibi ürünlerin, salgın hastalık endişesiyle artık evlerde, iş yerlerinde ve fabrikalarda da tüketilmeye başlandığını vurgulamaktadır. Salgın sürecinde Türkiye’de ve dünyada toplu karantina alanlarında sadece tek kullanımlık plastik ürünlerin kullanıldığını ifade eden Eroğlu, virüsün hastane içerisinde yayılmasını engellemek için sağlık personeli ve hastalar tarafından da sadece tek kullanımlık plastik ürünlerin tercih edildiğini belirtmektedir.3
Salgında talebi artan bir diğer ürün grubu ise gerekli hijyen şartlarının sağlanması amacıyla bolca stoklanan ve kullanılan tuvalet kâğıdı, peçete, kâğıt el havlusu veya paketli ıslak mendillerdir. Tek kullanımlık ve kişisel nitelikli olması nedeniyle bu malzemeler, kumaş havlu ve bez gibi bir defadan fazla kullanılabilen ürünlerin yerine tercih edilmektedir. Bu süreçte tercih edilen tek kullanımlık ürünler, salgından önce kullanılan muadillerine göre çok daha sık ve daha fazla atık oluşturmaktadır.
Salgın önlemlerinden dolayı tamamen veya kısmen evde ikamet etmek zorunda kalan insanların büyük bölümü, ihtiyaçlarını internet üzerinden alışveriş yapmak suretiyle karşılamaktadır. Online olarak satın alınan bu ürünlerin kargo aracılığıyla tüketicilere teslim edilmesi, salgın öncesine göre daha fazla ambalaj atığı üretilmesine neden olmaktadır. Halk sağlığının gözetilmesi hedefi doğrultusunda hastaların tedavisi ve sağlık/hizmet çalışanlarının korunması için gerekli olan eldiven, maske, yaşam destek ekipmanı, solunum cihazı, şırınga gibi ürünlerin yapımında kullanılan plastik malzemelere olan talep de ani olarak artmıştır. Plastik bazlı ürünlerin üretiminde ortaya çıkan atıkların yönetimi kadar, bizatihi plastik ve plastik türevi malzemelerin kullanım sonrası bertarafı da önem arz etmektedir.
Hastanede üretilen tıbbi atıkların dışında koronavirüs testleri pozitif sonuçlanan, koronavirüs taşıyan hastanın temas grubunda bulunan, yurt dışı ya da şehir dışından gelmeleri sebebiyle karantinada olan kişilerin maske ve eldiven kullanması ile tıbbi atık üretim miktarı had safhaya ulaşmıştır. Bu tür ürünlerin kullanım ömrü bittiğinde, atıklarının yönetiminde birtakım sorunlar yaşanabilmektedir. Ortaya çıkan atıkların doğru şekilde yönetilmemesinin, insan sağlığı ve çevre üzerinde geri dönüşü olmayan etkileri bulunmaktadır. Salgının başlamasından önce de kara ve deniz ekosistemlerindeki kirlilikle ilgili artan endişeler nedeniyle plastik atıkların yönetimi önemli bir çevresel sorun olarak kabul edilmekteydi. Son dönemde yapılan bir çalışmada; sosyal mesafe önlemleri, seyahat ve sokağa çıkma kısıtlamaları, halkın büyük bir bölümünün evde kalmayı tercih etmesi ve bütün bunlara bağlı olarak turizm faaliyetlerinin düşmesi sonucunda, atıkların azaldığı ve bu durumun, dünyadaki birçok plajın salgın öncesi döneme göre temizlenmesini sağladığı belirtilmektedir.4 Hong Kong’da çevreci bir grup tarafından sahilde toplanan ve hiçbir önlem alınmaksızın doğaya bırakılmış, sadece insanlara değil deniz canlıları ve vahşi yaşama da zarar vermesi muhtemel maskeler ise yeni tehlikeyi göz önüne sermektedir.5
Tıbbi atıkların yönetimi hem dünyada hem de ülkemizde iki şekilde yapılmaktadır. Özel görevliler tarafından toplanan tıbbi atıklar yüksek sıcaklıklarda yakılmakta ya da yüksek sıcaklıklarda sterilize edildikten sonra düzenli depolama sahalarına gönderilmektedir. Hastanelerde üretilen tıbbi atık miktarı, enfeksiyonlu hasta sayısına bağlıdır. Çin’de yapılan bir araştırmaya göre, hastanede yatan enfeksiyonlu bir hasta günde 0,68 kg tıbbi atık üretmektedir.6 Bulaşıcı hastalıklarla mücadelede diğer hastalıklara göre çok daha fazla tıbbi kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır. Yatak başına üretilen günlük tıbbi atık miktarına maskeler, eldivenler, koruyucu gözlükler ve koruyucu giysiler de eklenince bu sayı 2,5’a (kg/gün.yatak) çıkmaktadır.7 Salgının ilk günlerinde tıbbi atıkların yıllık 18.000 ton kapasiteye sahip olan yakma tesisinde işlenmekte olduğu Wuhan’da, bazı mevcut hastanelerde ve salgınla mücadele amacıyla kurulan hastanelerde tıbbi atık bertarafı için tesisler inşa edilmiştir. Çin medyasına göre, Wuhan’da salgın en fazla sayıda insana ulaştığında günde 200 tonun üzerinde tıbbi atık ortaya çıkmıştır.8
Bu süreçte Türkiye’deki tıbbi atık miktarı ile ilgili olarak güncel istatistik Samsun’dan elde edilmiştir. Samsun Büyükşehir Belediyesi Katı Atık Düzenli Depolama Sahası içindeki Tıbbi Atık Sterilizasyon Tesisinde 2019 yılında toplam 1.812 ton tıbbi atık işlendiği, virüsün etkisini hissettirdiği bu yılın mart ayında 150 ton tıbbi atığın bertaraf edildiği açıklanmıştır.9 Açıklanan bu rakamlar incelendiğinde, virüsün etkisiyle Samsun’da oluşan tıbbi atıkların artmadığı, hastanelerin poliklinik hizmetlerindeki azalmanın diğer etkilerden kaynaklanan artışı telafi ettiği anlaşılmaktadır. Benzer şekilde, salgın süresince Türkiye’de tıbbi atık miktarının arttığına dair resmi bir açıklama bulunmamaktadır.
Türkiye’de koronavirüs vakalarının görülmeye başlanmasıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇŞB) bünyesinde yer alan Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü atıkların yönetimi ile ilgili 3 adet genelge yayınlamıştır;
- Tek Kullanımlık Maske, Eldiven Gibi Kişisel Hijyen Malzeme Atıklarının Yönetiminde Covid-19 Tedbirlerine İlişkin 2020/12 Genelgesi: Kişisel hijyen malzeme atıkları ile ilgili olan genelgede bu atıkların biriktirilmesi, toplanması, taşınması, geçici olarak depolanması, atık işleme tesislerine teslim edilmesi aşamalarında dikkat edilmesi gereken hususlar yer almaktadır. Yayınlanan genelgede görevli personele ait yönergeler de bulunmaktadır. Genelgeye göre ev ve iş yerlerinden çıkan hijyen malzeme atıkları diğer atık statüsünde gri renkli veya gri etiketli bir ekipmanda toplanmalı ve ekipmandaki atık torbasının ¾’ü dolduğunda ağzı kapatılarak ikinci bir torba devreye alınmalıdır. Ağzı kapalı atık torbasının geçici depolama tesislerinde 72 saat bekletildikten sonra diğer atık olarak evsel katı atık kapsamında yönetilmek üzere belediyeye teslim edilmesi gerekmektedir. Genelgeye göre, toplu karantina alanlarında oluşan atıklar ise tıbbi atık olarak değerlendirilmelidir.10 Bunlara ek olarak, bazı yerel idareler şehrin bazı noktalarına kullanılmış maske ve eldivenlerin bırakılması için tıbbi atık kutusu konuşlandırmıştır.
- Covid-19 Salgını ve Atıksu Yönetimine İlişkin Önlemler Genelgesi: Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca denize kıyısı olan 28 ili kapsayan gemi atıkları ile ilgili yayınlanan genelgede “Denizlerin Gemiler Tarafından Kirlenmesinin Önlenmesi Sözleşmesi” (Marpol Sözleşmesi) çerçevesinde salgınla mücadele edilmesi için uyulması gereken önlemler belirtilmiştir.
- Covid-19 Salgını Süresince Gemi Atıkları Yönetimi Genelgesi: ÇŞB, WHO’nun Covid-19 virüsünün atıksu arıtma tesislerinden veya atıksudan bulaştığına dair herhangi bir delil bulunmadığını ifade ettiğini belirtmiş, virüsün dezenfeksiyona karşı hassas olduğuna dayanarak atıksu dezenfeksiyon uygulamaları bakımından Covid-19’a özgü yeni bir işlem yapılmasına gerek olmadığını bildirmiştir.
ÇŞB tarafından yayınlanan bu üç genelge salgının bulaşma riskini azaltma amaçlı olduğu için SKA 3 (Sağlık ve Kaliteli Yaşam) ve SKA 11 (Sürdürülebilir Şehir ve Topluluklar)’e hizmet etmektedir. Yayınlanan bu genelgeler, atıkların çevreye bırakılmasının önüne geçtiği için SKA 6 (Temiz Su ve Sanitasyon), SKA 13 (İklim Eylemi) ve SKA 14’ü (Sudaki Yaşam) olumlu şekilde etkilemektedir. Salgından etkilenen bir diğer sektör ise geri dönüşüm sektörüdür. Geri dönüşüm, atıkların kaynağında ayrı toplanarak tekrar hammadde haline getirilmesidir. Bu şekilde kullanılmış maddelerden hammadde üretilmekte ve yeniden ürün üretimi gerçekleşmektedir. Geri dönüştürülen ürünler sayesinde sera gazı ve atıksu oluşumu azaltılmakta, enerji tasarrufu sağlanmakta, istihdam yaratılmakta, temiz teknolojiler geliştirilmektedir. Bunlara bağlı olarak atık depolama ve yakma tesislerinde gereksiz kapasite işgalinin önüne geçilmektedir. Salgından etkilenen çoğu AB ülkesinde Covid-19 testi pozitif çıkan hasta ve yakınlarının atıklarını ayrıştırmaması gerektiği söylenerek bir anlamda sürdürülebilir atık yönetimi kısıtlanmıştır. Bu kişilerin pil, batarya gibi elektronik atıkları ve diğer tehlikeli atıkları bir süre daha evlerinde saklamaları gerektiği belirtilmiştir.11 Covid-19 ile birlikte geri dönüşüm tesisleri, hem dönüştürülen malzemelere olan talebin düşmesi nedeniyle hem de virüsten korunma amacıyla bir süre üretime ara vererek işletmelerini kapatmıştır.
Ayrıca, küresel çapta yaşanan ekonomik daralma ve faaliyetlerin durması sebebiyle fosil yakıtlara olan talep azalmış ve petrol fiyatları da son otuz yılın en düşük seviyesine inmiştir. Bu durumun, plastik gibi petrol kaynaklı ürünlerin üretim maliyetlerini düşürmesi beklenmektedir. Geri dönüştürülmüş plastik üretimi maliyetinin yeni plastik üretimi maliyetinin üzerinde kalması, büyük ihtimalle geri dönüştürülmüş plastik talebini azaltacak ve yeni plastik üretimini artıracaktır. Dünyada plastik atıklarının sadece %9’u geri dönüştürülebilirken ve oluşan plastik atıklarının çok büyük bir kısmı toprak ya da denizlerde kalıntı olarak birikerek çevreyi ve toplumu tehdit ederken, daha çok yeni plastik üretilebileceği tahmini oldukça endişe vericidir. Geri dönüşüm yoluyla kaynak kullanımı açısından sağlanan verimlilik doğal kaynakların tükenmesini ve çevrenin kirlenmesini büyük oranda engellenmekte, su ve elektrik tüketimini azaltmaktadır.
Atık yönetimi; kentleşme, sanayileşme ve nüfus artışı gibi faktörler ışığında daha da belirginleşen büyük bir öneme sahiptir. Salgın süresince tedavi ve tedbir için kullanılan ürünler ve tüketim alışkanlıklarının değişmesiyle tıbbi atıklar ile kâğıt ve plastik atıkları artış göstermiş ve bazı geri dönüşüm tesisleri belirli bir süre için kapatılmıştır. Salgın günlerinde daha tehlikeli hale gelen ve doğru yönetilmediği takdirde hastalığın yaygınlaşmasına neden olabilecek bu gibi atıkların; temiz su teminine, sağlıklı ve kaliteli yaşama, çevreye, iklime ve istihdama olumsuz etkileri bulunmaktadır.