Paylaşım TarihiOcak 10, 2017
Çevre ve iklim değişikliği konularında dünya çapında kurgulanan çalışmalar Birleşmiş Miletler Çevre Programı (United Nations Environment Programme – UNEP)’nın girişimleriyle yürütülmektedir.
Çevre ve iklim alanında küresel uygulamaların başını;
- karbon fiyatlandırması üzerinden kurgulanan karbon piyasaları ve karbon vergileri,
- iklim değişikliği etkilerini azaltma ve adaptasyon projeleri için iklim finansmanı,
- emisyon azaltım ve adaptasyon çalışmaları
çekmektedir.
1992 Rio de Janeiro Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda kabul edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climage Change – UNFCCC) iklim değişikliği konusunda günümüzde yapılan çalışmaların ilk adımını oluşturmaktadır. 1992 Rio Konferansı’nda UNFCCC’yi kabul eden 196 ülkenin oluşturduğu Taraflar Konferansı (Conference of the Parties – COP) düzenlenen toplantılarda karar verici pozisyondadır. Dolayısıyla COP konferansları iklim değişikliği konularında küresel politikayı şekillendirici ve yol haritasını belirleyici mekanizmayı oluşturmaktadır. İklim değişikliği ve küresel ısınmayla mücadelede şimdiye kadar nüfuz alanı en geniş uygulama olan Kyoto Protokolü, 1992 UNFCCC Konferansı’nda oluşturulmuştur. 1995 yılından beri yürürlüktedir. Protokol küresel ısınmanın var olduğu ve insan kaynaklı CO2 üretiminden kaynaklandığı varsayımları üzerinden ülkeleri sera gazı emisyonlarını azaltma konusunda yönlendirir. Protokolü kabul eden ülkeler, 2008-2012 yılları arasında emisyonlarını 1990 yılını baz alarak yüzde 5 oranında azaltmayı taahhüt etmiştir.
Kyoto Protokolü’nün yürürlükte kalma süresi 2020 yılında bitecektir ve günümüzde Kyoto’nun yerini alacak yeni uluslararası protokolün çalışmaları yürütülmektedir. Bu kapsamda iklim değişikliğinin etkilerini hafifletme ve adaptasyon çalışmaları için farklı stratejiler uygulanmaktadır. Yapılan çalışmalar sonunda iklim değişikliğinden asgari düzeyde etkilenmemiz için küresel ısınmanın 1990 yılına kıyasla 2100 yılında 2 santigrat derece ile sınırlandırılması gerektiği belirlenmiş ve bu karar COP üyesi ülkeler tarafından onaylanmıştır. IPCC raporlarına göre, 2100 yılına kadar bu hedefe ulaşmak için net emisyon miktarlarının sıfırlanması gerekmektedir. Bu noktada karbon fiyatlandırma projeleri önem taşımaktadır.
Kyoto Protokolü sonucunda geliştirilen emisyonları ticaret yöntemiyle sınırlandırmayı planlayan karbon piyasaları ve karbon vergilendirme sistemleri, karbonu fiyatlandırarak yapılan çalışmaların bu ekonomik değer üzerinden hesaplanmasına olanak sağlamaktadır. Bu bağlamda karbon kredileri ve karbon piyasaları küresel stratejilerde gittikçe önem kazanmaktadır. 2014 yılı COP 20 Lima Konferansı sonunda, 2015 yılında gerçekleşecek COP 21 toplantısında bütün taraflara yönelik yasal bir mekanizma ve protokol oluşturulmasına ve kurulacak bu platformun adaptasyon, hafifletme, finansman, teknoloji geliştirilmesi ve transferi gibi konuların hepsini irdelemesine, ayrıca COP 21 öncesinde her ülkenin sera gazı emisyonlarını azaltma konusunda Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkılarını (Intended Nationally Determined Contributions – INDC) kamuoyu ile paylaşmasına karar verilmiştir. 2015 Aralık ayında Paris’te düzenlenen COP 21’de öne çıkan konular aşağıdaki gibidir:
- Küresel ısınmanın 2 derecenin altında tutulması ve mümkün olduğunca 1,5 derece ile sınırlandırılması,
- Bütün tarafların Ulusal Katkılarını (Nationally Determined Contributions, NDC) ilan etmeleri ve bu hedeflere ulaşmalarını sağlayacak tedbirleri almalarını tetikleyecek bağlayıcı taahhütlerde bulunmaları,
- İklim değişikliğinden kaynaklanan kayıp ve zararların belirlenmesi ve en aza indirgenmesi,
- Bütün ülkelerin emisyon miktarları, Ulusal Katkılarının uygulanması ve hedeflerinde ilerleme konularında düzenli raporlama yapması, ve ilerlemelerin uluslararası değerlendirilmeye tabi tutulması,
- Her ülkenin 5 senede bir, bir öncekine göre gelişme göstermesi beklenen yeni Ulusal Katkılarını hazırlaması,
- Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeleri desteklemesi,
- Kyoto Protokolü’nde geçerli olan Temiz Gelişim Mekanizması’nın (CDM) yerini alacak, bir ülkedeki emisyon azaltımını diğer bir ülkenin Ulusal Katkısında kullanmasına imkan sağlayacak yeni bir mekanizma geliştirilmesi,
- 2020 yılına kadar her sene 100 milyar dolar finansman mobilize edilmesi taahhüdünün 2025 yılına kadar uzatılması ve 2025 yılından sonrası için de daha yüksek bir hedef belirlenmesi,
- Uluslararası emisyon ticareti yapan tarafların çifte sayımı (double counting) önlemek için gerekli çalışmaları yapmasının istenmesi.
Ülke planları arasında AB, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin’in katkı kararları dikkat çekmektedir. AB’ye üye bütün ülkelerde uygulanacak olan sera gazı emisyon azaltım oranının %40 olacağını ilan etmiştir. ABD ise sera gazı emisyonlarını 2025 yılında 2005’e oranla %26-28 oranında azaltacağını ifade etmiştir. Bu çerçevede Çin ise karbon emisyonlarını 2030 yılında tavan seviyeye çıkarıp bu seneden itibaren azaltmayı planlayacağını, senkronize olarak fosil yakıtların payının azaltılacağını ve ekonominin karbon yoğunluğunun %60-%65 oranında azaltılacağını belirtmiştir.
INDC’lerde belirlenen hedefler ve Paris Anlaşması’nın 2 derece hedefine ulaşmak için, küresel karbon emisyonları ile ilgili bugünden başlayarak çok ciddi adımlar atılması gerekmektedir. Söz konusu ülkesel hedeflerin tutturulması için, özel sektöre de belli yaptırımların getirilmesi beklenmektedir. Bu yaptırımlar, karbon vergisi, karbon ticaret piyasaları ya da emisyon azaltıcı uygulamaların zorunlu hale getirilmesi şeklinde vücut bulabilir. 2030’a giden yolda hazırlıklı olmak amacıyla, şirketlerin şimdiden konuyla ilgili gerekli hazırlıkları yapmaları kendileri için faydalı olacaktır.
Şirketler ilk olarak, faaliyetlerinin karbon ayakizini ölçmek ve toplam karbon salımlarının ne kadar olduğunu hesaplayarak işe başlayabilirler. Bunu yaparken uluslararası standartları kullanan bir ölçüm sisteminin kullanılması, sağlıklı sonuçları garantileyeceği için kullanılacak olan karbon hesaplama sisteminde hangi standardın kullanıldığının sorulması önem taşır.
Escarus tarafından geliştirilen SıfırKarbon metodolojisi şirketlerin kolay, bilimsel ve uluslararası kabul gören metodolojiler dahilinde karbon azaltım programlarını yürütmelerine olanak sağlamayı amaçlayan bir prensipler dizisidir. SıfırKarbon sayesinde şirketler, karbon nötr olmak yolundaki süreçlerini yönetebilmekte ve SıfırKarbon sertifikasyonu ile azaltım taahhütlerini kamuoyu ile saydam bir şekilde paylaşabilmektedirler. Prensiplerin oluşturulmasında uluslararası ve ulusal standartlar esas alınmıştır. Sera gazı emisyonlarının ölçümlenmesinde, Sıfır Karbon Prensipleri, IPCC ışığında şirketler ve tesisler için ulusal yönetmelikler, “ISO 14064” ve “GHG Protocol”; ürün ve hizmetler için ise “PAS 2050” standartları ile uyumluluk içerisindedir.
SıfırKarbon Prensipleri sera gazı emisyonu ölçümlemesi ve karbon ayak izinin silinmesine konu olabilecek tüm alanları kapsayabilmek ve bunlar arasındaki farkı yansıtabilmek amacıyla, kurum, ürün ve hizmet sektörü için 3 farklı sertifikasyon çeşidi sunmaktadır:
SıfırKarbon Kurum, farklı tüzel kişilikteki müşterilerin sera gazı emisyon kaynaklarının belirlenmesi, sera gazı emisyonunun hesaplanması, gerekli azaltım stratejilerinin belirlenmesi, bu stratejiler dahilinde iç (azaltıcı önlemler) ve dış (karbon kredilerinin satın alınması) aksiyonlarda bulunulması ve gerçekleştirilen çalışmanın Sıfır Karbon Sertifikasyonu ile kamuoyuna iletişimi faaliyetlerini içermektedir.
Sıfır Karbon Ürün, satışı yapılan ürünlerin yaşam döngüsü analizi (LCA- Life Cycle Assesment) doğrultusunda belirlenmiş olan karbon emisyonlarının ölçümlenmesi, raporlanması, azaltımı ve ürün müşterilerinin bilgilendirilmesi amacıyla sertifikalandırılması süreçlerini içermektedir. SıfırKarbon Ürün sertifikasyon sistemi tüketicilerin; hem satın aldıkları ürünlerin üretimleri ve kendilerine ulaşana kadarki süreçte, hem de kullanım süresince iklim değişikliğine neden olduğu olumsuz etkiler hakkında bilgilendirilmesini amaçlamaktadır.
Sıfır Karbon Hizmet, hizmet sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin farklı faaliyetlerinin veya şirketlerin mikro düzeyde gerçekleştirdiği bazı faaliyetlerin karbon emisyonlarının ölçülenmesi, raporlanması, azaltımı ve müşterilerinin bilgilendirilmesi amacıyla sertifikalandırılması süreçlerini içermektedir. SıfırKarbon Hizmet, özellikle solo faaliyetler kapsamında oluşan sera gazı emisyonlarının hesaplanmasına ve silinmesine yöneliktir.
Karbon ayakizini ölçen şirketler artık ikinci adım olarak, bu ayak izini sıfırlama (yani offset’leme) opsiyonuna giderler. Offset, bir kurumun tüketmiş olduğu karbon miktarına eşdeğer, yenilenebilir enerji kaynaklı projelerden sağlanan, atmosfere karbon salınmasını engellendiğini gösteren karbon kredisi satın alarak salmış olduğu karbonu “bir nevi” sıfırlar. Satın aldığı krediler, yenilenebilir enerji projelerine sağlandığı için aynı zamanda uzun vadeli karbon emisyonunun azaltımına da katkı sağlamış olurlar.
Sıfır Karbon hizmetinin bir parçası olarak, Escarus şirketlerin sera gazı emisyonlarını offset etmesi için, karbon kredisi alımı konusunda destek sağlamaktadır.
Üçüncü adım olarak şirket, karbon emisyonunu sıfırlamaya ek olarak, verimlilik uygulamaları ile karbon emisyonunu azaltıcı uygulamalara gitmelidir. İlk olarak enerji verimliliği ile gereksiz enerji tüketiminin azaltılması, ve sanayi için üretim sürecinde yalınlaştırmalar yapılması, karbon salımlarının azalmasını sağlayacaktır. Ancak bir şirket ya da fabrikada verimliliği sağlayacak çalışmaların en düzgün şekilde tespit edilmesi için, uzman bir mühendislik ekibi ile çalışılması önerilmektedir.