Paylaşım TarihiAğustos 31, 2022
İklim, bölgesel farklılıklara bağlı olarak tarımsal üretimin sürekliliğinin ve verimliliğin sağlanmasındaki en önemli unsurlardan biridir. Tarım, insanlığın devamı için gereken temel ürünleri sağlaması, suyun ve toprağın kullanımı nedeniyle tüm ekosistemi bütün halinde ele alan yaşamsal bir döngüdür. İklim değişikliği ormanları, bitki örtüsünü, arazi niteliğini, temiz su kaynaklarını ve biyolojik çeşitliliği birçok şekilde etkileyebilmekte, bu yönüyle tarımsal faaliyetlerin yönünü ve yönelimini belirleyebilmektedir. Bu sebeple iklimin tarımsal faaliyetler üzerinde yarattığı risk, etkilerinin tahmin edilemezliği yönünden oldukça fazladır.
Tarımsal her türlü faaliyet büyük ölçüde iklimle ilgilidir. İklim değişikliğinin yol açtığı çeşitli olumsuz sonuçlar (yağış rejiminde değişiklik, sıcaklık artışı, kuraklık, doğal afetler vb.) tarımda verimlilik, büyüme oranları ve gıda güvenliği konuları üzerinde önemli etkiler yapabilmektedir. Sayılan olumsuz faktörler bazen o kadar etkili olmaktadır ki sonuçları itibarıyla gıda güvenliği üzerinde bir tehdit haline gelebilmektedir.
Aşağıda iklim değişikliğinin tarımsal faaliyetler için küresel ölçekte sebep olduğu bazı olumsuz durumlar sıralanmaktadır:
- Yüksek CO2 seviyeleri ürün verimini etkileyerek bitki gelişimine katkı sağlayabilmektedir. Bununla birlikte değişen sıcaklıklar, su ve besin eksiklikleri gibi diğer faktörler verimde yaşanabilecek potansiyel artışlara engel olmaktadır. Örneğin, sıcaklık bir ürün için tespit edilmiş optimum seviyeyi aşarsa yeterli su ve besin maddesi mevcut değilse verim artışı azalabilir veya durum tersi bir seyir gösterebilir.1
- Kuraklıkla mücadele, yükselen sıcaklıkların toprakları daha kuru hale getirdiği bölgelerde zorlaşmaktadır. Bu durum öngörülen miktardan daha fazla sulama yapmayı gerektirmektedir. Böyle dönemlerde ihtiyaç fazlası alanlarda su kullanımının azaltılması ve ekstra sulamaya gerek duyulan bölgelerin su ihtiyacının giderilmesi öncelik kazanmaktadır.
- Bir ürün için artan sıcaklığın etkisi, ürünün gelişmesi için gereken en uygun sıcaklığa bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Bazı bölgelerde yüksek sıcaklık oradaki ürüne fayda sağlarken bazı bölgelerde ise ürün için tespit edilen optimum sıcaklığı aştığında verimde düşüşe neden olmaktadır.
- Birçok yabani ot, haşere ve mantar gibi zararlılar daha yüksek sıcaklıklar ve artan CO2 miktarları ile gelişim göstermektedir. Yabancı otların ve zararlıların etkileri ve dağılımlarının iklim değişikliği ile birlikte artması beklenen bir sonuçtur.
- Yükselen CO2 bitki gelişimine katkı sağlayabilmektedir ancak aynı zamanda çoğu gıda ürününün besin değerini özellikle protein ve esansiyel mineral konsantrasyonlarını azaltmaktadır. Bu etki insan sağlığı için potansiyel bir tehdit oluşturmaktadır.
- İklim değişikliği ile birlikte artacağı tahmin edilen sıcak hava dalgaları, hayvancılığı doğrudan tehdit etmektedir. Isı stresi hayvanları hem doğrudan hem de dolaylı olarak etkiler. Isı stresi hastalığa karşı savunmasızlığı artırmakta, doğurganlığı ve süt verimini azaltıcı etki yaratmaktadır.2
- Kuraklık, mera ve yem kaynaklarını tehdit etmektedir. Kuraklık, otlayan hayvancılık için mevcut olan kaliteli yem miktarını azaltmaktadır. Tahıla bağımlı hayvanlar için, kuraklık nedeniyle ürün üretimindeki değişiklikler sorun haline gelmektedir.
- İklim değişikliği, parazitlerin ve hayvancılığı etkileyen hastalıkların yayılmasını artırmaktadır. İlkbaharın erken başlaması ve daha sıcak kışlar, bazı parazitlerin ve patojenlerin daha kolay hayatta kalmasına olanak sağlamaktadır.1
- CO2 artışı meraların verimliliğini artırsa da kalitesini düşürmektedir. Sonuç olarak hayvanların aynı besinsel faydaları elde etmek için daha fazla yemeleri gerekmektedir.
İklim değişikliğinin Türkiye tarımı için etkilerini anlamak için, IPCC (Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli) tarafından yapılan RCP8.5 senaryosundan elde edilen sıcaklık verileri incelendiğinde Türkiye’nin yıllık ortalama sıcaklıklarının 2013-2099 periyodu boyunca sürekli artış trendinde olacağı görülmüştür. Periyot sonunda artışın ortalama 3,6 derece olacağı tespit edilmiş ve ısınma trendinin özellikle 2060’lardan itibaren yükseleceği anlaşılmıştır. Elde edilen verilerde en düşük artış 0,9 derece iken en yüksek artış miktarı ise 6,3 derece olarak tahmin edilmiştir.
Söz konusu sonuçlara göre bariz bir sıcaklık artışı, bunun yanı sıra belirli ölçüde yağış rejimi değişkenlikleri ve yağış azalışı göze çarpmaktadır. Sıcaklık artışlarının mahsullerin büyüme hızlarında, özellikle tahıl ürünlerinin çiçeklenme ve hasat dönemlerinde farklılıklara yol açacağı öngörülmektedir; nitekim şimdiden hasat tarihlerinin birkaç gün ya da hafta değiştiği gözlenmektedir. Bütün bunlar Türkiye’nin tarım konusunu iklim ve sürdürülebilirlik başlıklarıyla birlikte ele alması gerektiğini teyit etmektedir.
“İklim biliminin risk yönetimi ve uyum planlamasındaki entegrasyonu, sürdürülebilir tarımın öncelikleri arasındadır. İklimsel risk değerlendirmesi ve yönetimi yaklaşımı; hava durumu izleme, iklim verileri analizi, mahsul-hava ilişkileri, mevsimsel tahmin ve ekonomik modellemede son gelişmeler göz önünde bulundurularak temel olarak aşağıdaki gibidir:
- İklim verileri ve analizleri için modern yöntem ve araçların, yerel çapta yapılmış otomatik meteorolojik ölçümlerin (yağış, sıcaklık, rüzgâr vb.) ve/veya yakındaki gerçek zamanlı ve mevsimsel tahminlere dayalı uydu yağış tahmin ürünlerinin dâhil edilmesi,
- İklim risklerinin analizi ve iklim-hava etkileşimlerini kullanarak iklim etkilerinin değerlendirilmesi,
- Ekonomik modellerin entegrasyonu, doğrusal ve doğrusal olmayan optimizasyon yöntemleri ve çiftçiler tarafından risk algısı,
- Çiftçilere tavsiyelerin hazırlanması ile beraber modern bilgi ve iletişim teknolojilerinin sektör çalışanlarına ulaştırılması.3
Bütün bu bileşenler, yetiştirilecek olan tüm ekin türleri, kullanılabilecek girdiler ve izlenecek uygulamalar hakkında bilgi sağlamaya katkıda bulunmaktadır. Bu sayede tarımsal faaliyetlerde bulunan kişiler daha doğru kararlar alabileceklerdir.
Mevcut koşullarda bir tarım cenneti olabilecek Türkiye de sürekli değişim gösteren iklim koşullarından olumsuz yönde etkilenmektedir. Bazı yörelerde öngörülen değişimlere bağlı olarak kısmi olumlu sonuçlar alabilecek olsa da büyük ölçekte Türkiye, sıcaklık ve yağış değişimlerinden en çok zarar görme potansiyeli olan ülkelerin başında gelmektedir.
Kamu sektörü veya özel sektör ayırt etmeksizin konu ile ilgilenen bütün kuruluşların, bölgesel iklim öngörülerini dikkate alarak risk analizi yapmaları, strateji ve eylem planlarını belirlemeleri büyük önem taşımaktadır. En az bunun kadar önemli bir diğer nokta, tarımın iklim değişikliğine adaptasyonunu sağlamak için gerekli hazırlıkların yürütülmesidir.
Dipnotlar: