Escarus

Biyoteknoloji ve Sürdürülebilirlik: Daha Yeşil Bir Geleceğe Doğru Atılım

Paylaşım TarihiNisan 18, 2024

  1. Biyoteknolojinin Tanımı ve Çeşitli Biyokteknoloji Uygulamaları

Gezegeninin sürdürülebilirliği hakkındaki tartışmaların gittikçe küresel bir nitelik kazandığı günümüzde, yenilikçi çözümlere her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Biyoteknoloji, çeşitli endüstrilerde devrim yaratma umuduyla, daha yeşil bir gelecek arayışında önemli bir alternatif olarak öne çıkmaktadır. Bu arayış sürecinde, gıda ve tarım alanındaki biyoteknolojik yenilikler özellikle dikkat çekmekte ve daha sürdürülebilir uygulamalar için çeşitli alternatifler sunmaktadır.

Biyoteknoloji; yaşayan bitki, hayvan ve/veya mikroorganizmaların hücresel ve moleküler seviyelerdeki yapılarının tamamı ya da bir kısmı kullanılarak yeni bir organizma elde etmeye, var olan organizmanın genetik yapısında amaca yönelik değişiklikler gerçekleştirmeye olanak sağlayan üretim modellerinin tümünü kapsamaktadır. Bu üretim modellerinden başta tarım, sağlık, çevre ve enerji sektörleri olmak üzere pek çok alanda yararlanılmaktadır.

Tarımsal biyoteknoloji ise, genetik mühendislik ve biyoteknoloji yöntemlerini kullanarak bitki ve hayvan yetiştirme süreçlerini geliştirmektedir. Biyoteknoloji çözümleri; tarım sektöründe verimliliği artırmak, gıda ürünlerinde hastalıklara karşı direnç oluşturmak, hastalık ve zararlılardan korunmak ve bunların etkilerini en aza indirmek, kimyasal kullanımını azaltmak, aşı içeriklerini güçlendirmek, ürünlerin kalitesini artırmak amaçlarına hizmet etmektedir.

Gelinen nokta itibarıyla biyoteknoloji, gıda üretme ve tüketme şekillerini dönüştüren çok sayıda araç ve tekniğin kilidini açmıştır. Bu kapsamda sayılabilecek temel yeniliklerden bazılarına aşağıda değinilmektedir.

1.a. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO’lar): Tarımda GDO’lar; haşerelere, hastalıklara ve yabani otlara karşı direnç, daha iyi besin içeriği ve raf ömrüne sahip olacak şekilde geliştirilmektedir. Her ne kadar GDO’lar üzerinde uzunca bir müddettir süregelen etik tartışmalar (örneğin GDO’lu gıdaların sağlık üzerindeki potansiyel riskleri) mevcutsa da GDO’lar yoluyla tarımsal rekoltelerin arttığına, bunun da kıtlığın ve tarımsal emtia fiyatlarının fırlamasının önüne geçtiğine yönelik karşıt argümanlar dile getirilmektedir. Özellikle soya, mısır, kanola ve pamuk gibi ürünler üzerinden yürütülen tartışmalar bazı risklerin olabileceği algısını güçlendirmekle birlikte, bütün GDO’lu ürünlerin aynı zeminde ele alınamayacağı, çünkü her bir üründe aynı sistematiğin kullanılmadığı, bazen gen diziliminin değiştirilmesi ve bazen de gen aktarılması seçeneklerine başvurulduğu ifade edilmektedir. Bütün bu tartışmalardan bağımsız olarak, en azından verili şartlar itibarıyla, GDO’ların hızlı artan küresel nüfusun gıda ve ilaç ihtiyacını karşılamada kolaylaştırıcı bir rol oynadığı konusunda geniş kabul vardır.

1.b. Gen Düzenleme: CRISPR-Cas9 gibi gen düzenleme teknikleri, organizmalar içindeki DNA’nın hassas bir şekilde değiştirilmesini sağlamaktadır. Tarımda gen düzenleme, geleneksel GDO’larda olduğu gibi yabancı genler eklemeye gerek kalmadan hastalık direnci, kuraklığa tolerans ve gelişmiş beslenme profilleri gibi gelişmiş özelliklere sahip mahsuller geliştirmek için kullanılabilmektedir.1

1.c. Hassas Tarım Teknolojileri: Tarım uygulamalarını optimize etmek için veri analitiği, sensörler, GPS ve diğer araçların kullanımını içermektedir. Hassas tarım, çiftçilerin mahsulleri, toprağı ve çevresel koşulları hassas bir şekilde izlemelerine ve yönetmelerine olanak tanıyarak kaynak verimliliğini artırmakta, israfı azaltmakta ve daha yüksek verim sağlamaktadır. Hassas tarım teknolojileri, GDO üretim sürecinde de aktif rol oynamaktadır. Süreç içerisinde yer alan bilgi teknoloji uygulamaları, biyoteknolojinin kullanım alanları arasında yer almaktadır. Tohum türleri ve ekim yerleri gibi mahsul bilgilerinin kaydedilmesi için çeşitli faydalar sağlamakta ve çiftçilerin GDO üretim sürecini yönetmelerine yardımcı olmaktadır.

Bu sürecin zorlukları, genetik bilgilerin bir coğrafi bilgi sistemine (CBS) dahil edilmesi ve polenlerin tozlaşma süreci esnasında ürün üzerinde oluşan kirliliklerdir. Bu zorlukların üstesinden gelmek için, tohum torbası etiketlerinden genetik bilgilerin taranması, tohumların DNA’sını hızlı bir şekilde okumak için sensörlerin geliştirilmesi ve genetik bilgileri otomatik olarak iletmek için tohumla karıştırılmış tane şeklindeki transponderlerin kullanılması gibi çeşitli çözümler mevcuttur. Sonuç olarak, hassas tarım teknolojisi, ürünün genetiğinin kontrolünü sağlamak, ekim süreçlerini optimize etmek ve mahsul üretim verimliliğini artırmak için bilgi teknolojisini kullanarak GDO’ların yönetiminde önem arz etmektedir. Biyoteknolojik gelişmelerin hassas tarıma dahil edilmesi, daha etkili ve sürdürülebilir mahsul yönetimi uygulamalarına yeni kapılar açmakta ve bunun neticesinde hem çiftçilere hem de tarım endüstrisine fayda sağlamaktadır.2

Şekil 1: Tarım Teknolojisi3

1.d. Dikey Tarım ve Kontrollü Ortam Tarımı (CEA): Bu yöntemler, mahsullerin dikey olarak istiflenmiş katmanlar halinde iç mekanlarda veya seralar gibi kontrollü ortamlarda yetiştirilmesini içermektedir. Biyoteknoloji; aydınlatma, besin dağıtımı ve iklim kontrolü için çözümler sunarak bu sistemlerin optimize edilmesinde rol oynamakta, kentsel alanlarda yıl boyunca üretim yapılmasına olanak sağlamakta ve ekilebilir arazi ihtiyacını azaltmaktadır. LED ışıklar gibi yapay ışık teknolojileri, kapalı alan yetiştirme sistemlerinde bitki metabolizmasındaki değişiklikleri uyarmak için ışık yoğunluğunu ve dalga boyunu manipüle etmekte, onları çeşitli çevresel streslere karşı daha dirençli hale getirmektedir. Kentli çiftçiler, yapay ışık kaynaklarını verimli bir şekilde kullanarak minimum enerji girdisiyle daha hızlı, ekonomik ve çevre dostu bitki üretebilmektedir.

Besin dağıtımı ile ilgili olarak seralar, açık tarla koşullarına kıyasla mahsullerin besin gereksinimlerini önemli ölçüde azaltan kontrollü bir ortam yaratmaktadır. Bu optimizasyon sayesinde, mahsulün kalitesi ve verimi artarken kaynak israfı da azalmaktadır. İklim kontrolü, Dikey Tarım ve CEA (kontrollü ortam tarımı / controlled-environmental agriculture) da biyoteknoloji kapsamında ön plana çıkan diğer kritik yaklaşımlardır. Kentsel tarım sistemleri genellikle optimum bitki büyümesi için sıcaklık, nem ve hava sirkülasyonunun hassas bir şekilde düzenlenmesini gerektirmektedir. Biyoteknolojik müdahaleler, bitkilerin esnek çevresel koşullara tepkilerini ayarlamaya yardımcı olarak bitkilerin kentsel iklimlerde gelişmesini sağlamaktadır. Ayrıca, güneş, rüzgar ve jeotermal enerji gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının LED ışıklar gibi enerji verimli teknolojilerle birlikte kullanılması, enerji tüketimini en aza indirirken kentsel tarım sistemlerinde mikro iklimlerin korunmasına yardımcı olmaktadır. Bu gelişmeler, kentsel alanlarda mahsul üretiminin sürdürülebilirliğine, üretkenliğine ve dayanıklılığına katkıda bulunarak gıda yetiştiriciliğine daha verimli ve çevre dostu bir yaklaşımın önünü açmaktadır.4

  1. Biyoteknolojinin Sağladığı Faydalar

Biyoteknoloji, mahsul üretim verimliliğini artırarak, besin içeriğini geliştirerek ve çevresel etkiyi azaltarak tarım sektöründe devrim yaratmıştır. Ürünlerin besin içeriğini artıran bir süreç olan biyofortifikasyon, biyoteknolojinin yetersiz beslenme ve gıda güvensizliği konularını nasıl ele alabileceğinin önemli bir örneği olmuştur. Ayrıca, bitki biyoteknolojisi teknikleri, hastalıklara ve zorlu çevre koşullarına karşı dayanıklı mahsullerin geliştirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Öte yandan sentetik biyoteknoloji, özellikle kentsel tarım için faydalı olan kompakt bitki mimarisi gibi istenen özellikleri elde etmek için bitki genomlarının modifikasyonuna izin vermektedir. Son olarak, evsel su atıklarının ve yenilenebilir enerji kaynaklarının eko-kullanımı gibi atık azaltma teknolojileri, biyoteknolojinin tarımda sürdürülebilir uygulamalara nasıl katkıda bulunabileceğini göstermektedir. Bu örnekler birlikte, biyoteknolojinin kentsel tarımda devrim yaratma ve gelecekte gıda sürdürülebilirliğini sağlama konusundaki engin potansiyelini vurgulamaktadır.

2.a. Biyofortifikasyon: Biyolojik zenginleştirme, yetiştirme veya genetik modifikasyon yoluyla mahsullerin besin içeriğinin artırılması anlamına gelmektedir. Bu, temel ürünlerdeki gerekli vitamin ve mineral seviyelerinin artırılmasına ve halk sağlığının iyileştirilmesine hizmet etmektedir, popülasyonlardaki mikro besin eksikliklerini gidermektedir. Biyolojik zenginleştirme alanındaki biyoteknoloji uygulamaları, ıslah ve genetik modifikasyon gibi çeşitli yaklaşımlar yoluyla ürünlerin besin içeriğini artırmaya yönelik çözümler sunmaktadır. Süreç özelinde yapılan bir tanımda kavramın çerçevesi şöyle çizilmektedir: “Biyofortifikasyon, vitamin ve mineraller gibi önemli besin maddelerinin konsantrasyonunu artırmak için geleneksel ıslah ve rekombinant DNA (rDNA) teknolojisi kullanılarak temel gıda ürünlerinin genetik modifikasyonunu içeren bir süreçtir.” temel ürünler Yetersiz beslenmeyle mücadele etmek ve nüfusun refahını artırmak için temel ürünler, Biyofortifikasyon yoluyla A vitamini, demir ve çinko gibi mikro besinlerle zenginleştirilmektedir. Transgenik teknoloji aracılığıyla, yüksek verimli tarımsal ürün çeşitlerinde birden fazla besin özelliği aynı anda geliştirilmektedir. Böylece demir, çinko ve karoten vb. temel besin madde içeriği artırılmış mahsullerin mühendisliği yapılmaktadır. Biyofortifikasyon yoluyla mahsullerin diyet özelliklerinin strese dayanıklı genlerle birleştirilmesi, hem insanlara hem de çevreye fayda sağlarken sürdürülebilir tarım çözümleri önermektedir. Ek olarak, biyolojik zenginleştirme, yaprak biyoefektörleri veya biyogübreler, geleneksel veya modern ıslah yaklaşımları ve mühendislik gen modifikasyonu kullanılarak elde edilmektedir. Bu süreç, sadece daha yüksek besin değeri sağlamakla kalmayıp aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerde ekonomik ve sosyal faydalar da sunan biyolojik açıdan zenginleştirilmiş ürünlerin geliştirilmesine yardımcı olmaktadır. Biyoteknoloji, besinsel ve zirai özellikleri iyileştirmek için modern ıslah teknolojilerini kullanarak besin eksikliklerini gidermekte ve kentsel tarımda mahsul verimliliğini artırmaktadır.5

2.b. Bitki Biyoteknolojisi: Bitki biyoteknolojisi; geleneksel yetiştirme yöntemleri, doku kültürü ve markör destekli seleksiyon (MAS-marker assisted selection) dahil olmak üzere mahsul özelliklerini iyileştirmeyi amaçlayan bir dizi tekniği kapsamaktadır.6 Bu teknikler, daha yüksek verim, haşerelere ve hastalıklara karşı gelişmiş direnç ve çevresel stres faktörlerine karşı tolerans gibi istenen özelliklere sahip ürünlerin geliştirilmesini sağlamaktadır. Geleneksel yetiştirme yöntemleri, doku kültürü ve MAS, bitki biyoteknolojisi alanında mahsul özelliklerinin iyileştirilmesi için hayati rol oynamaktadır. Geleneksel yetiştirme yöntemleri, bu özelliklere sahip yavrular üretmek için istenen özelliklere sahip bitkilerin çaprazlanmasını içermektedir. Bu süreç, aynı anda birden fazla besin özelliğinin eklenmesine, ürünlerin besin değerinin artırılmasına ve biyotik ve abiyotik streslere karşı dayanıklılıklarının artırılmasına olanak tanımaktadır. Ayrıca, geleneksel yetiştirme yöntemleri, belirli ortamlara göre uyarlanmış yüksek verimli mahsul çeşitlerinin geliştirilmesini sağlayarak sürdürülebilir tarım uygulamalarına katkıda bulunmaktadır. Öte yandan doku kültürü, bitkilerin kontrollü koşullar altında tohum veya doku gibi küçük bitki parçalarından çoğaltılmasına olanak tanıyarak genetik olarak özdeş bitkilerin üretilmesini sağlamaktadır. Bu teknik, genetik çeşitliliğin korunması, bitkilerde arzu edilen özelliklerin çoğaltılması ve ıslah sürecinin hızlandırılması için çok önemlidir. Doku kültürü ayrıca değiştirilmiş özelliklere sahip transgenik bitkilerin hızlı bir şekilde üretilmesini kolaylaştırarak mahsulün iyileştirilmesi için değerli bir araç sağlamaktadır. MAS ise, bitki biyoteknolojisinde istenen özelliklerle ilişkili belirli DNA işaretçilerine sahip bitkilerin tanımlanmasını ve seçilmesini içeren bir diğer önemli tekniktir. MAS, yetiştiricilerin moleküler düzeyde istenen özelliklere sahip bitkileri seçerek süreci hızlandırmaktadır. Dolayısıyla, mahsul iyileştirme verimliliğini ve hassasiyetini artırmak için kullanılmaktadır. Yetiştiriciler MAS kullanımı sayesinde; besin içeriği artırılmış, hastalıklara karşı dirençli ve çevresel streslere karşı toleranslı mahsul çeşitleri geliştirmektedir. Ayrıca MAS, gelişmiş besin profillerine sahip, biyolojik olarak zenginleştirilmiş mahsullerin geliştirilmesine olanak tanıyarak kent nüfusunun yetersiz beslenmesi sorununun çözümüne katkıda bulunmaktadır.7

Şekil 2. Bitki Biyoteknolojisi8

2.c. Sentetik Biyoloji: Bu yöntem, biyolojik sistemlerin belirli amaçlar için tasarlanmasını ve mühendisliğini içermektedir. Gıda endüstrisinde, alternatif protein kaynakları geliştirmek, gıda güvenliğini artırmak ve yeni tatlar ve dokular yaratmak için kullanılabilmektedir. Sentetik biyolojinin gıda endüstrisine katkıda bulunabilmesinin bir yolu da hipoalerjenik mahsuller geliştirmektir. CRISPR tabanlı teknoloji ve genom düzenleme gibi biyoteknolojik yaklaşımlar sayesinde, alerjenik proteinler ortadan kaldırılarak soya fasulyesi, buğday, domates ve yer fıstığı gibi alerjen içermeyen mahsul çeşitleri oluşturulmaktadır.* Bu sayede gıda kaynaklı alerjik reaksiyon riski azalmakta ve gıda güvenliği de artmaktadır. Sentetik biyoloji, yeni tatlar ve dokular yaratmak açısından, gıda ürünlerinin duyusal özelliklerini geliştirmek için kullanılmaktadır. Tüketici tercihlerini karşılamak üzere, gıdalarda bulunan tat, aroma ve dokudan sorumlu genler, biyoteknolojik araçlarla manipüle edilmektedir. Bu, lezzeti geliştirilmiş ve tüketici kabulü artırılmış gıda ürünlerinin geliştirilmesini sağlamaktadır.9

2.d. Atık Azaltma Teknolojileri: Biyoteknoloji, enzimatik sindirim, fermantasyon ve biyolojik bozunma gibi süreçler yoluyla gıda atıklarının azaltılmasına yönelik çözümler sunmaktadır. Bu süreçler sayesinde gıda atıkları; biyoyakıtlar, enzimler ve hayvan yemi gibi değerli ürünlere dönüştürülmektedir. Genetiği değiştirilmiş mahsullerden hassas tarıma kadar, biyoteknoloji alanındaki yenilikler mahsullerin dayanıklılığını artırmakta, verimi iyileştirmekte ve tarımın çevresel ayak izini azaltmaktadır. GDO’ların kullanımı pek çok tartışmaya konu olmakla birlikte, bunlar gıda güvenliği sorunlarının ele alınmasında önemli bir potansiyel taşımaktadır. GDO’lar, ekinlerin haşerelere ve hastalıklara karşı daha fazla direnç göstermelerini ya da olumsuz çevre koşullarında büyümelerini sağlayarak kimyasal böcek ilacı ve gübre ihtiyacını azaltabilmekte ve böylece geleneksel tarım uygulamalarının ekolojik etkisini de en aza indirebilmektedir.10 Ayrıca, biyoteknolojinin sağladığı hassas tarımdaki ilerlemeler, çiftçilerin veriye dayalı karar verme araçlarını kullanarak kaynak kullanımını optimize etmelerine olanak tanımaktadır.11 Uydu görüntülerinden IoT (nesnelerin interneti / internet of things) sensörlerine kadar bu teknolojiler, mahsullerin, su kullanımının ve toprak sağlığının hassas bir şekilde izlenmesini ve yönetilmesini sağlayarak verimliliği en üst düzeye çıkarırken sürdürülebilir tarım uygulamalarını teşvik etmektedir. Örnek olarak, tarımda IoT ve bulut bilişiminin iş birliği, paylaşılan kaynaklara yaygın erişim sağlamakta olup ağ üzerinden talep üzerine çeşitli tarımsal ihtiyaçları karşılamak ve işlemleri yürütmek için hayati bir rol oynamaktadır.12

Şekil 3. Sürdürülebilir Tarım Uygulamaları13

  1. Biyoteknolojinin Sürdürülebilirlik Üzerindeki Etkileri 

Biyoteknolojinin sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerini değerlendirirken, biyoteknoloji kullanımıyla ortaya çıkan sonuçları, mevcut tarımsal uygulamalar ve bunlarla ilişkili çevresel sonuçlarla karşılaştırmak önem arz etmektedir. Geleneksel tarım yöntemleri genellikle kimyasal girdilere dayanmakta ve bu da toprağın bozulmasına, su kirliliğine ve biyoçeşitlilik kaybına yol açmaktadır. Geleneksel yöntemler, aşırı hava olayları ve değişen ürün yetiştirme mevsimleri gibi iklim değişikliği kaynaklı etkilere karşı çoğunlukla savunmasızdır. Biyoteknoloji, bu zorlukları daha etkili bir şekilde ele alan çözümler sunmaktadır.14 Biyoteknoloji şirketleri, dayanıklılığı ve besin değeri artırılmış ürünler geliştirerek daha dayanıklı ve sürdürülebilir bir gıda sistemi için alternatifler önermektedir. Ayrıca, hassas tarım teknolojileri, çiftçilerin israfı en aza indirmesini ve kaynak kullanımını optimize etmesini sağlayarak tarımın çevresel etkisini azaltmakta ve tarımsal faaliyet karlılığını artırmaktadır.

Biyoteknolojinin çevresel etkilerinin ötesinde, insan sağlığı üzerinde de önemli etkileri vardır. Ürünlerin besleyici içeriğini geliştirmesi ve zararlı kimyasallar kaynaklı maruziyeti azaltması, biyoteknoloji ile geliştirilmiş gıdaların halk sağlığı açısından umut verici sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Örneğin, temel vitamin ve minerallerle zenginleştirilmiş ve böylece biyolojik olarak güçlendirilmiş mahsuller, dezavantajlı toplumsal kesimlerdeki yetersiz beslenme ve ilgili sağlık sorunlarına karşı mücadeleye yardımcı olabilmektedir. Uluslararası Tarımsal Araştırma Danışma Grubu’na (CGIAR) göre, 30’dan fazla ülke 15 milyon çiftçi hanesinin kullanımına sunulan biyolojik olarak güçlendirilmiş mahsulleri piyasaya sürmüştür ve diğer 16 ülke de bu mahsulleri araştırmaktadır.15 Benzer şekilde, kimyasal pestisitlere ve herbisitlere olan bağımlılığın azaltılması, gıdalardaki zararlı kalıntılara maruz kalma riskini azaltarak hem tüketicilere hem de tarım işçilerine fayda sağlayabilmektedir. 

Sonuç olarak biyoteknoloji, mevcut tarım uygulamalarının yarattığı çevresel etkilerin azaltılması ve sürdürülebilirliğin güçlendirilmesi açısından büyük bir potansiyel taşımaktadır. Biyoteknolojik yeniliklerden yararlanılmasıyla şimdiki ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarının sürdürülebilir bir şekilde karşılandığı daha dayanıklı, verimli ve çevreye duyarlı bir gıda sistemi mümkün olabilecektir. Biyoteknolojik yeniliklerin insan sağlığı üzerindeki etkilerinin uzun süreli araştırmalarla test edilmesi, sağlanan faydaların haricinde herhangi bir olumsuz etkinin ortaya çıkıp çıkmadığının her aşamada ve çapraz kontrole tabi tutulması da önemini daima koruyan bir husustur. Daha yeşil, daha sağlıklı ve daha sürdürülebilir bir gelecek öngören bu vizyon; ancak iş birliği, yenilikçilik, kamu sağlığı konusunda yüksek hassasiyet ve sorumlu kaynak yönetimi konularının önceliklendirilmesiyle hayata geçirilebilecektir. 

Dipnotlar:

1) Redman, M., King, A., Watson, C. (2016). What is CRISPR/Cas9? Archives of Disease in Childhood – Education and Practice, https://doi.org/10.1136%2Farchdischild-2016-310459

2) Lowenberg-DeBoer, J. (2003). Precision Agriculture and Biotechnology. Purdue University, Former Agricultural Economics Faculty, https://ag.purdue.edu/ssmc/newsletters/may2003_precisionagbio.htm 

3) Vinh, Q. N. (2017). Şu adresten alınmıştır: https://images.pexels.com/photos/2132171/pexels-photo-2132171.jpeg?auto=compress&cs=tinysrgb&w=1260&h=750&dpr=2

4) Aggarwal, B. Rajora, N. Raturi, G. Dhar, H. Kadam, S.B. Mundada, P.S. Shivaraj, S.M. Varshney, V. Deshmukh, R. Barvkar, V.T. Salvi, P. Sonah, H. (2024) Biotechnology and urban agriculture: A partnership for the future sustainability, Plant Science, Volume 338, 111903, ISSN 0168-9452 https://0-www-sciencedirect-com.divit.library.itu.edu.tr/science/article/pii/S0168945223003205 

5) Aggarwal vd., a.g.e. 

6) Chee, P., Peng, T., Khan, M.K.R., Wang, B. (2023). Marker-assisted selection (MAS) in crop plants. Frontiers Media SA.58,https://www.google.com.tr/books/edition/Marker_assisted_selection_MAS_in_crop_pl/uxq0EAAAQBAJ?hl=tr&gbpv=1

7) Aggarwal vd., a.g.e.

8) Metamorworks (Ed.). (2020). Genetik mühendisliği kavramı. Tıp bilimi. Bilimsel Laboratuvar. Şu adresten alınmıştır: https://www.istockphoto.com/tr/foto%C4%9Fraf/genetik-m%C3%BChendisli%C4%9Fi-kavram%C4%B1-t%C4%B1p-bilimi-bilimsel-laboratuvar-gm1209831767-350233817?searchscope=image%2Cfilm 

9) Aggarwal vd., a.g.e.

10) Chaurasia, A. & Hawksworth, D. & Pessoa de Miranda, M. (2020). GMOs Implications for Biodiversity Conservation and Ecological Processes: Implications for Biodiversity Conservation and Ecological Processes. https://link.springer.com/book/10.1007/978-3-030-53183-6 

11) Holzinger, A., Keiblinger, K., Holub, P., Zatloukal, K., Müller, H. (2023). AI for life: Trends in artificial intelligence for biotechnology, New Biotechnology, Volume 74, P.16-24, ISSN 1871-6784, https://doi.org/10.1016/j.nbt.2023.02.001.

12) Farooq, S., Riaz, S., Abid, A., Abid, K., Naeem, M. A. (2019). A Survey on the Role of IoT in Agriculture for the Implementation of Smart Farming. IEEE Access. 7. 1-1. 10.1109/ACCESS.2019.2949703. https://ieeexplore.ieee.org/stamp/stamp.jsp?arnumber=8883163 

13) Igor Borisenko (Ed.). (2020). Nem, sıcaklık, asitliğin aydınlatımı, gübre ve zararlıların insan müdahalesi olmaksızın veri toplama, elde edilen verilerin iletilmesi ve verimi artırmak için analizleri. Şu adresten alınmıştır: https://media.istockphoto.com/id/1218970790/tr/foto%C4%9Fraf/nem-s%C4%B1cakl%C4%B1k-asitli%C4%9Fin-ayd%C4%B1nlat%C4%B1m%C4%B1-g%C3%BCbre-ve-zararl%C4%B1lar%C4%B1n-insan-m%C3%BCdahalesi-olmaks%C4%B1z%C4%B1n-veri.jpg?s=2048×2048&w=is&k=20&c=eJSLBJE3U9L4hM4SyqwFiDWeeJTIdgcih5AQTOr30-s

14) EPA. (2023). Climate Change Impacts on Agriculture and Food Supply. https://www.epa.gov/climateimpacts/climate-change-impacts-agriculture-and-food-supply 

15) Sao, R. (2023). Crop Biofortification: Plant Breeding and Biotechnological Interventions to Combat Malnutrition. Advanced Crop Improvement, Volume 1., Springer, Cham. https://doi.org/10.1007/978-3-031-28146-4_7 

16) Giraldo, O. (Ed.). (2022). Unrecognizable people working in a planting field. Şu adresten alınmıştır: https://media.istockphoto.com/id/1440799366/tr/foto%C4%9Fraf/unrecognizable-people-working-in-a-planting-field.jpg?s=1024×1024&w=is&k=20&c=42rGfaUqf_86KPcZVDsmpFVGfd8EAh6NNQ7OXrU2coc= 

Sait Engin Alpar

Sait Engin Alpar