Escarus

Endüstriyel Emisyonlar Direktifi ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Arasındaki İlişki

Paylaşım TarihiOcak 26, 2024

İklim değişikliğine yol açan insan kaynaklı faaliyetlerin başında enerji tüketiminin ve endüstriyel üretimin geldiği bilinmektedir. Endüstriyel üretimden kaynaklanan emisyonların çevresel kirlilik yüküne katkısı fazla olduğu için, sanayi sektöründeki sürdürülebilirlikle ilgili önemli başlıklardan birisi endüstriyel emisyonların kontrol edilmesine yönelik politika ve direktiflerdir.

Sanayi kaynaklı emisyonlarla ilgili endişeler ve önlemler çok yeni olmamakla birlikte son dönemde küresel çapta bazı adımlar atılmaktadır. Özellikle Avrupa Birliği’nin (AB) çerçeve direktifleri ve yenilenmiş çevre mevzuatı, alınan önlemleri uygulama anlamında ileri taşımıştır. Bu yazıda AB’nin köklü direktiflerinden olan Endüstriyel Emisyonlar Direktifi (EED) ile görece yeni bir mekanizma olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) arasındaki bağlantıya değinilmektedir.

Sürdürülebilirliğin çevre boyutu ile doğrudan ilişkilendirilebilen EED, 2010 yılında Avrupa Komisyonu tarafından yürürlüğe alınmıştır. Öncesinde, AB’de sanayi kaynaklı emisyonların kontrolü için kullanılan ana düzenlemelerden biri Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol (EKÖK) Direktifi iken, büyük ölçekli endüstriyel faaliyetlerin tek bir çerçeve belge ile yönetilmesi amaçlanmıştır. Bunun için EKÖK Direktifi ve sanayi kaynaklı emisyonlara yönelik altı farklı direktif yeniden düzenlenmiş, bu şekilde geliştirilen EED büyük ölçekli sanayi tesislerinin emisyonlarının yönetilmesi için kapsayıcı ve bağıtlayıcı bir düzenleme haline gelmiştir. Entegre bir yaklaşım içeren EED ile AB genelinde zararlı endüstriyel emisyonların azaltılması, insan sağlığının ve çevrenin bir bütün olarak yüksek düzeyde korunması amaçlanmıştır. Endüstriyel emisyonların düzenlenmesi için benimsenen entegre yaklaşım aşağıdaki hedefleri içermektedir:1,2

  • Havaya, suya ve toprağa emisyonların azaltılması
  • Gürültünün azaltılması
  • Atık üretiminin azaltılması
  • Hammadde, su gibi doğal kaynakların ve enerji tüketiminin azaltılması
  • Endüstriyel kazaların azaltılması ve önüne geçilmesi
  • Tesisin üretimi durdurması ve kapanmasının ardından sahanın restorasyonu 

EED, kirlilik yükü fazla olan büyük endüstriyel faaliyetlere odaklanmaktadır ve kimya sektörü hariç kapsamdaki tüm sektörler/alanlar için kapasite eşik değeri bulunmaktadır. Direktif’in Ek I’inde kapsama giren sektörlere yer verilmektedir. Bu sektör ve alanlar şunlardır:

  • Enerji sektörü: Büyük yakma tesisleri, rafineriler, kok üretim tesisleri, yakıt gazlaştırma tesisleri
  • Metal üretimi ve işlenmesi: Cevher sinterleme, demir ve çelik üretimi, dökümhaneler, demir metallerinin ve demir dışı metallerin işlenmesi, elektrolitik veya kimyasal işlemle yüzey işleme
  • Mineral sektörü: Çimento, kireç, magnezyum oksit, cam ve mineral yünlerin, seramik ürünlerin üretimi
  • Kimya sektörü: Petrokimyasallar, gübreler, asitler, biyositlerin, farmasötik ürünler vb. organik ve inorganik kimyasalların üretimi
  • Atık yönetimi: Atık arıtma/işleme, atıkların depolanması ve bertarafı
  • Diğer faaliyetler: Kağıt üretimi, tekstil, deri işleme, gıda ve içecek üretimi, mezbahaneler, hayvansal atıkların işlenmesi/geri dönüştürülmesi, yoğun kümes hayvancılığı, organik solventlerle yüzey işleme, ahşap panel üretimi ve ahşap ürünlerin kimyasallarla korunması, bağımsız olarak işletilen atık su arıtma tesisleri, elektrografit üretimi, depolama amacıyla CO2 yakalama*

EED izni; entegre yaklaşım, mevcut en iyi teknikler (MET), esneklik, halkın katılımı ve denetim sistemi olmak üzere beş temel prensipten oluşmaktadır. Mevzubahis beş prensip arasından MET’ler, endüstriyel faaliyetlerin çevresel performanslarının düzenlenmesi ve iyileştirilmesi için temel araçlardır ve tesislerin faaliyet izni alabilmesi için onların uygulanması gerekmektedir. MET’leri, teknik ve ekonomik olarak uygulanabilir, çevrenin yüksek düzeyde korunmasında en etkili ve inşa, bakım, işletme ve devreden çıkarma aşamalarında kullanılan yöntemler olarak tanımlamak mümkündür. Bu teknikler, endüstriyel süreçlerde verimliliği artırarak ve emisyonları minimize ederek çevresel etkileri en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Endüstriyel proseslere göre belirlenen MET’ler, Mevcut En İyi Teknikler Referans Belgeleri (MET-Ref) adı verilen sektöre özel referans belgelerde verilmektedir. MET-Ref’ler, AB üyesi devletleri, çeşitli endüstri kuruluşları ve çevresel STK temsilcilerinin yer aldığı teknik çalışma grupları tarafından detaylandırılarak hazırlanmaktadır. MET-Ref’ler referans dokümanlar olmakla birlikte bazı sektörler için MET-Ref’lerde yer alan teknikleri içeren ve yasal olarak bağlayıcı olan MET Sonuç Belgeleri de yayınlanmaktadır. MET-Ref’ler ve MET Sonuç Belgeleri aynı zamanda, MET İle İlişkili Emisyon Seviyeleri (MET-İES) ve MET İle İlişkili Çevresel Performans Seviyeleri (MET-İÇPS) olarak adlandırılan ve aralık olarak verilen sınır değerlerini içermektedir. Bu sınır değerlere, belgelerde verilen MET’lerin uygulanmasıyla ulaşılabilmektedir ve bunlar izin kapsamında değerlendirilmektedirler. Böylece üretimden kaynaklı çevresel etkiler ve emisyonlar sınırlandırılıp kontrol edilmektedir.3,4

AB tarafından 2019 sonunda ilan edilen ve sürdürülebilir prensiplere dayalı yeni bir büyüme stratejisini benimseyen AB Yeşil Mutabakatı, AB’nin dünyadaki ilk iklim nötr kıta olmaya yönelik hedefini içermekte ve beraberinde bir dizi uygulamayı getirmektedir. Bu uygulamalardan birisi ve ticaret serbestisine yönelik muhtemel kısıtlayıcı etkisi nedeniyle en çok konuşulanı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM)’dır. SKDM, AB’nin ticaret ortaklarını iklim hedeflerine uymaya teşvik eden ve eş zamanlı olarak karbon kaçağını azaltmayı hedefleyen bir karbon sınır vergisidir. SKDM hedefleri içinde AB’ye ürün ithal eden ülkelerdeki emisyonların azaltılması ve yeşil dönüşümün benimsenmesi bulunmaktadır. 2026’ya kadar geçiş süreci bulunan SKDM, öncelikli olarak çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen gibi karbon emisyonu yoğun sektörlere odaklanmaktadır. Geçiş dönemi sonrasında AB’ye ürün sağlayan ithalatçılar, şeffaf gömülü emisyon hesaplama kurallarına göre ithal ettikleri mallardaki toplam gömülü emisyon miktarını beyan etmek durumunda kalacaktır. Belirlenecek olan karbon fiyatlandırmasına göre gömülü karbon miktarı oranında vergi ödemesi yapılması gerekeceğinden ithalatçılar ürünlerindeki gömülü karbon miktarını azaltmak için çalışmalar yapmaktadır.5,6

İki önemli çevresel politika arasındaki ilişki, AB’nin endüstriyel emisyonları kontrol etme çabalarının kıta sınırlarını aşarak küresel anlamda bir emisyon kontrolü sağlamaya çalışması ile açıklanabilir. EED, AB içinde faaliyet gösteren tesisleri kapsarken, SKDM dış ülkelerden gelen ürünlerdeki gömülü emisyonları hedef almaktadır. SKDM ile üretim sektöründe karbon emisyonlarının azaltılması için birçok önlem alınmaya başlanmıştır ve o önlemlerin başında proseslerde iyileştirmeler yapılarak temiz üretime geçiş bulunmaktadır. Bu noktada, EED yoluyla uygulanması beklenen MET’lerle doğrudan bir ilişki kurulabilmektedir. Proseslerin optimizasyonu, enerji verimliliğinin sağlanması, geri kazanım ve yeniden kullanım gibi önerileri olan MET’ler karbon emisyonlarındaki azaltımda doğrudan ve/veya dolaylı olarak etkili olacaktır. EED halihazırda, SKDM’de önceliklendirilen sektörlerin çoğunu kapsamaktadır ve kirlilik yükü yoğun olan bu sektörler için MET’ler ve MET-İES’ler tanımlanmıştır. Endüstriyel faaliyetlerde inşa ve üretim sürecinden devreden çıkana kadarki tüm aşamalarda optimum tekniklerin uygulanmasını esas alan ve bu yönüyle temiz üretimi teşvik eden EED, AB’deki birçok yeni çevresel politikaya altlık oluşturmaktadır.

EED’nin kirlilik kontrolü ve çevre yönetimine yönelik entegre yaklaşımının diğer AB politikaları ve SKDM ile güçlü bağlantıları bulunmaktadır. AB Yeşil Mutabakatı, Sıfır Kirlilik Eylem Planı ve SKDM gibi yeni politikaların gündeme gelmesi, iklim, enerji ve döngüsel ekonomi açısından EED’nin daha uyumlu hale getirilmesi ihtiyacını doğmuştur. 2022 yılında sunulan revizyon teklifinde, EED’nin uygulamada etkisinin artırılması, inovatif teknikleri teşvik etmesi, kaynak verimliliğine, döngüsel ekonomiye, güvenli kimyasal kullanımına katkı sağlaması, dekarbonizasyonu desteklemesi ve kapsamının güncellenip genişletilmesi konuları öne çıkmaktadır.Böylece, endüstriyel emisyonların etkilerini azaltmak için oluşturulan mevzuat ve politikalar aynı doğrultuda birbirlerini destekleyerek gelişmektedir.

Dipnot:
*) Endüstiyel Emisyonlar Direktifi (İngilizce): https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/PDF/?uri=CELEX:32010L0075
Referanslar
1) European Commission (EC). (2023). Environment. Industrial Emissions Directive. https://environment.ec.europa.eu/topics/industrial-emissions-and-safety/industrial-emissions-directive_en. Erişim tarihi: Ocak 2024
2) European Industrial Production Information Exchange (EIPIE). (2021). The Industrial Emissions Directive. https://eipie.eu/the-sevilla-process/the-industrial-emissions-directive/. Erişim tarihi: Ocak 2024
3) EC, a.g.e.
4) EIPIE, a.g.e.
5) European Commission. (2023). Taxation and Customs Union. Carbon Border Adjustment Mechanism.https://taxation-customs.ec.europa.eu/carbon-border-adjustment-mechanism_en. Erişim tarihi: Ocak 2024
6) T.C. Ticaret Bakanlığı. AB SKDM Bilgi Notu. https://ticaret.gov.tr/dis-iliskiler/yesil-mutabakat/ab-sinirda-karbon-duzenleme-mekanizmasi/ab-skdm-bilgi-notu. Erişim tarihi: Ocak 2024
7) European Parliament Research Service (EPRS). (2023). Revision of the Industrial Emissions Directive. https://www.europarl.europa.eu/RegData/etudes/BRIE/2022/733570/EPRS_BRI(2022)733570_EN.pdf

İrem İnce

İrem İnce