Escarus

Salgının Cinsiyet Eşitsizliğini Artırma Riski Var!

Paylaşım TarihiHaziran 28, 2020

Küresel ekonomi için önemli bir tehdit oluşturan yeni tip koronavirüs, özellikle en kırılgan kesimleri etkilemekte, halihazırda zaten eşitsizliklerle malul olan toplumlardaki hassas sosyal dokuyu daha da hassas hale getirmektedir.

Toplumsal eşitsizliğin en önemli bileşenlerinden biri olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun salgın sonrasında artacağı1, özellikle de kırılgan gruplarda kadın ve erkekler arasındaki mevcut eşitlik uçurumunun çok yüksek oranlara ulaşacağı pek çok uluslararası kuruluş tarafından vurgulanmakta, bu konuda alınması gereken önlemlerin altı çizilmektedir.2

Yeni tip virüsle ilgili kısa dönem istatistikleri incelendiğinde Covid-19’dan erkeklerin kadınlara kıyasla daha çok etkilendiğini görülmektedir. Virüsten en fazla etkilenen Çin, İtalya, İspanya, ABD gibi ülkelerde ölenlerin çoğunluğu erkektir. Ancak uzun dönem etkileri dikkate alındığında virüsün neden olduğu sosyal ve ekonomik krizin kadınları sert bir şekilde vurması beklenmektedir.

Covid-19 kaynaklı enfeksiyon ve ölüm oranlarının erkeklerde yüksek olmasının arkasında pek çok farklı faktör bulunabilmektedir. Virüs etkileri ile ilgili çeşitli kısa dönemli araştırmaların sonuçlarına bakıldığında kadınlarda sigara kullanımının düşük olması, kadınların beslenme kalitelerine erkeklerden daha çok özen göstermeleri, erkeklerin hastaneye kadınlara oranla geç başvurmaları ve dolayısıyla tedavi için geç kalmaları, kadınların hijyen koşullarına dikkat etmeleri gibi farklı değişkenlerin kadınlardaki ölüm oranını düşürdüğü anlaşılmaktadır.

 

Salgının kısa dönemli etkilerinin ötesinde üzerinde düşünülmesi gereken diğer bir konu da uzun dönemdeki etkilerinin nasıl olacağıdır. Halihazırda kadınlar bu salgının etkilerine fazlasıyla maruz kalmaktadırlar, uzun vadede ise farklı etkiler ile karşılaşmaya devam edeceklerdir.

Sağlık çalışanlarının, hemşirelerin, uçuş görevlilerinin, öğretmenlerin ve hizmet sektörü çalışanlarının büyük çoğunluğunu oluşturan kadınlar işleri gereği salgının ön saflarında bulunmaktadırlar. Tüm dünyadaki sağlık çalışanları içerisinde kadın çalışan sayısı özellikle hasta bakımı ile ilgilenen kadrolarda çok yüksek oranlardadır. WHO’ya göre, kadınlar sağlık ve sosyal hizmet sektöründeki iş görenlerin %70’ini oluşturmaktadır. Evdeki bakım işlerinde de ağırlıklı olarak kadınlar yer almaktadır. Salgın öncesi veriler incelendiğinde kadınların erkeklere göre üç kat ücretsiz bakım ve ev işi yapmakta oldukları görülmektedir. Bu görünmeyen ekonominin kayıtlı ekonomi ve kadınların yaşamları üzerinde somut etkileri olduğu bir gerçektir. Salgın süresince, toplumun ve kayıtlı ekonominin günlük işleyişinin bu görünmez çalışmaya ne kadar bağımlı olduğu da gün yüzüne çıkmıştır. Bu durumun daha görünür hale gelmesi her ne kadar sevindirici olsa da vaka sayıları arttığında ve sağlık sistemleri zorlanmaya başladığında Covid-19’lu birçok hastanın evlerinde bakım görmeye başlaması, kadınların genel yükünün yanı sıra enfekte olma riskini de artırmaktadır.

Salgın nedeniyle pek çok ülkede okullarda eğitime ara verilmiş, evden eğitim sistemleri devreye girmiştir. Türkiye’de bazı kamu kurumlarının küçük ve bakım ihtiyacı olan çocukların annelerine bir süreliğine izin verdiği bilinmektedir. Küçük çocuğu olan babalara izin veya evden çalışma imkânı sunan kurum sayısı ise ne yazık ki oldukça az sayıdadır. Özel sektörde ise, okulların uzaktan eğitim sistemine geçmelerini izleyen süreçte, bakım ihtiyacı olan çocukları ile birlikte evde kalmak zorunda olan kadınların maaşlarının kesilmesi gibi durumlar yaşanmıştır. Çalışanlara verilen sınırlı izin süreleri dolduğunda her iki ebeveynin de çalıştığı ailelerde çocuk bakımını kimin üstleneceğine yönelik bir karar verilmesi gerekebilecektir. Yüksek ihtimalle bu görevi üstlenen ebeveyn, maaşı daha düşük olan ebeveyn olacaktır. İstatistikler kadınların maaşının çoğunlukla daha düşük olduğunu göstermektedir ve salgının uzaması durumunda pek çok kadın çalışan, çocukları ile birlikte evde kalmak üzere işten ayrılmak zoruna kalabilecektir.

Salgına karşı alınan önlemler kapsamında tüm dünya genelinde esnek çalışma düzenlemelerine yönelen çok sayıda şirketin bulunduğu ve bu iş yapış şeklinin etkin bir şekilde kullanılması için gerekli altyapının da hazır olduğu görülmüştür. Artık iş ve bakım sorumluluklarının daha iyi dengelenmesini sağlayan bu çalışma modelinin normal dönemlerde de uygulanabileceği anlaşılmıştır. Salgın sonrasında şirketler tarafından uygulamaya alınacak kapsayıcı esnek çalışma modelleri ile birlikte kadınların ekonomiye katılmasının önündeki en büyük engel olarak görülen ev ve çocuk bakım sorumluluklarının aile içinde daha dengeli bir şekilde paylaşılmasına imkân sağlanabilecektir.

ILO, karantina önlemlerinin şu anda dünya işgücünün büyük bölümünü temsil eden işçilerin çoğunluğunu etkilediğini tahmin ederken3, IMF küresel çapta önemli bir ekonomik daralma öngörmektedir.4 İşverenlerin kadınları ve hatta çocuk sahibi kadınları işten çıkarmaya daha yatkın oldukları ise bilinen bir gerçektir. Ebola salgınında kadınların ekonomiye katılma oranlarının büyük ölçüde düştüğü ve yoksulluk oranlarının önemli ölçüde yükseldiği görülmüştür. Salgın geçtikten sonra erkeklerin ekonomiye katılma oranları önceki seviyelere yükselirken kadınlarda bu geri dönüş ne yazık ki gerçekleşmemiştir. Özellikle gelişmekte olan ekonomilerde kayıt dışı istihdam oranları yüksektir ve kayıt dışı iş kollarında ağırlıklı olarak kadınlar çalışmaktadır. Bu kadınlar sosyal güvenlik hizmetlerinden yoksun ve düşük ücretler ile iş görmekte ve geçinmektedirler. Kayıt dışı istihdam edilen kadınların iş bulabilmeleri de sosyal etkileşimlerle gerçekleşmektedir ve güncel durumda salgın önlemleri kapsamında bu da mümkün olamamaktadır. Zaten kırılgan olan bu kadınların virüsün dolaylı etkilerini daha şiddetli hissettiklerini söylemek yanlış olmayacaktır.

Virüsün kadınlar üzerindeki dolaylı etkilerinden biri de aile içi şiddet vakalarının artış göstermesidir. Salgının kontrol altına alınmasında önemli bir etken olarak tüm insanlara evde kalmaları çağrıları yapılmaktadır. Çoğu ülke gibi Türkiye’de de kısmi olarak uygulanan sokağa çıkma yasakları ile virüsün bulaşma hızının yavaşlatılması için çeşitli önlemler alınmıştır. Ancak bu durum, aile içi şiddete maruz kalan kadınlar için şiddetin yaşandığı ortamda daha uzun süre kalmak anlamına gelmektedir. Anadolu Ajansı’nın İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden edindiği verilere göre ise İstanbul’da ev içi şiddet 2020 Mart ayında %38,2 artmıştır. 2019 Mart ayında 1.804 aile içi şiddet olayı yaşanırken, 2020 yılının aynı ayında olay sayısı 2.493’e yükselmiştir.

 

İstatistikler tüm dünyada aile içi şiddetin 2020 yılı Şubat, Mart ve Nisan aylarında önceki yılların aynı dönemlerine göre arttığını göstermektedir. Diğer yandan, salgına karşı alınan önlemler kapsamında şiddete maruz kalan kadınların ulaşabildikleri yasal ve sosyal hizmetler de kısıtlanmıştır. Çoğu kadın salgın öncesinde bile şikâyetlerini iletebilecekleri destek kanallarına erişemezken, kısıtlanan koşullarda bu iletişim çok daha zor olmaktadır.

Tüm bu etkiler çerçevesinde, kadının güçlendirilmesi alanında çalışan pek çok kurum ve girişim Covid-19 salgınının sonuçlarının kadınlar için daha ağır olacağını beklediklerini ifade etmektedir.5 Bu kurum ve girişimler, salgına karşı alınan önlem ve destek paketlerinde cinsiyet eşitliğinin özellikle hedeflenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Kadınları ve kız çocuklarını ekonomik kalkınmanın merkezine alan bir yaklaşımın, sürdürülebilir kalkınmanın salgın sonrası daha hızlı bir toparlanma sürecinin desteklenmesinde önemli bir katkı yapacağı konusunda genel bir mutabakat mevcuttur.

Dipnotlar:
1 UN Women; “Press Release: ‘Women and Girls Are Left Behind in COVID-19 Response’ – Warn Women’s Organizations”, UN Wom¬en, 30.04.2020.
2 UN Women; “Policy Brief: The Impact of COVID-19 on Women”, 13.04.2020.
3 ILO; “ILO Monitor: COVID-19 and the World of Work. Second Edition (Updated Estimates and Analysis)”, 07.04.2020.
4 IMF; “The Great Lockdown: Worst Economic Downturn Since the Great Depression”, IMF Blog, 14.04.2020.
5 World Economic Forum; “The Coronavirus Fallout May Be Worse for Women Than Men. Here’s Why”, 12.03.2020.

Burcu Otman Bektaş

Burcu Otman Bektaş