Paylaşım TarihiAralık 1, 2023
Sürdürülebilir bir gelecek için ciddi tehditler oluşturan iklim değişikliği, hava kirliliği, ormansızlaşma, kuraklık, biyolojik çeşitliliğin azalması, aşırı doğa olayları gibi zorlayıcı durumlarla mücadele etme çabalarının giderek arttığı günümüz dünyasında birçok sorun iç içe geçmiş vaziyettedir. Söz konusu sorunların üstesinden gelmek amacıyla bilim insanları, politika yapıcılar ve toplumlar arasında iş birliği arayışları sürerken ve küresel düzeyde birçok çaba sarf edilirken; siyasal, etnik ve ideolojik amaçlar doğrultusunda ya da hükümetlerin yetersiz çözümler sunması sonucunda artan endişeler sebebiyle ne yazık ki bazı grupların “eko-terörizm” ve “çevre terörizmi” olarak adlandırılan eylemlere başvurdukları görülmektedir. Bu yazıda, terörizmle ilgili kavramların karmaşıklığı da dikkate alınarak eko-terörizm ve çevre terörizmi üzerinde durulacak, çevresel ve sosyal kaynaklara yönelik şiddet içeren eylemler incelenecektir.
Eko-terörizm terimi, çevreye veya doğaya karşı zarar veya tahribatı protesto eden birey veya gruplar tarafından gerçekleştirilen şiddetli mülk hasarını/imhasını, zaman zaman tehditleri ve/veya zararları ve/veya şiddet içermeyen aktivizmi ifade etmek için kullanılmaktadır.1 Bu terim, çevre sorunlarına karşı duyulan endişelerin ve bu sorunlar karşısında hükümetlerin yetersiz kalmasının bir yansıması olarak ortaya çıkmıştır. Doğal kaynakların hızla tükenmesi, biyolojik çeşitlilik kaybı ve ekosistemlerin tahribatı gibi faktörler bazı grupların çevre sorunlarına karşı daha radikal bir tutum benimsemelerine neden olabilmektedir. Bu gruplar, çevrenin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasında yavaş kalındığına veya alınan tedbirlerin yetersiz olduğuna inanarak şiddete başvurma yolunu tercih edebilmektedir. Bağlantı kablolarının kesilmesi, makinelerin veya araç yakıt tanklarının içlerinin kumla doldurulması, ağaç gövdelerine küçük metal çiviler çakarak testere veya değirmen bıçaklarına zarar verilmesi, kayak tesislerine yönelik kundaklamalar yapılması gibi eylemler eko-terörizm örnekleri arasında yer almaktadır. Fransa’da 2004 yılında gerçekleşen ve 1.500 kişilik bir grubun GDO’lu (genetiği değiştirilmiş organizmalar) mısırların yetiştirildiği bir tarlayı tahrip etmesi ile sonuçlanan olay, eko-terörizm eylemleri açısından temsil yeteneği olan bir örnektir.2
Eko-terörizm eylemi arasında sayılabilecek başka bir olay ise 1999 yılında bir kayak merkezine karşı gerçekleştirilen kundaklama eylemidir. Bu eylemin sorumlusu olan, doğal kaynakların insanlar tarafından sömürülmesine engel olmak ve bu doğrultuda çevreye verilen zarara yönelik kamuoyu ilgisini artırmak hedefi taşıyan ELF (Earth Liberation Front), çevreye ve doğaya zarar verdiği gerekçesiyle FBI tarafından 2001 tarihinde yerel bir terörist örgütlenme olarak tanımlanmıştır. FBI tarafından terör örgütü olarak ilan edilen bir diğer grup, hayvanların özgürleştirilmesini ve korunmasını savunan ALF’dir (Animal Liberation Front). Grup, 1973 yılında Hoechst Pharmaceuticals’ın bir araştırma laboratuvarı inşa ettiğini öğrendikten sonra binayı ateşe vererek ekonomik hasara neden olmuştur. 1974 yılında ise iki üye aktivist, Norfolk kıyılarındaki fok katliamına katılan tekneleri ateşe vermiştir. Söz konusu grup, 1974 yılı boyunca hayvan test laboratuvarlarına, tavuk yetiştiricilerine ve silah satış yerlerine yönelik baskınlar düzenleyerek bina veya araçlara zarar vermiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) faaliyetlerini hızlandıran grup; 1982 yılında Howard Üniversitesi’nin hayvan laboratuvarına baskın gerçekleştirmiştir. 1984 yılında ise Pennsylvania Üniversitesi’ndeki bir laboratuvara girerek kafa travması araştırma programına ait video kaset görüntülerini ele geçirmiştir. 2000’lerin başlarına gelindiğinde ise ALF’in şiddetli eylemlere olan desteği azalmıştır.3 Bunların yanı sıra, ABD’de 1993-2001 tarihleri arasında gerçekleşen yerel terörizm saldırıları incelendiğinde, çoğunluğunun ELF ve ALF tarafından üstlenildiği görülmüştür.4
Bir diğer olgu olan çevre terörizmi, eko-terörizmle sıkça karıştırılan ancak etki alanları ve hedefleri açısından farklar taşıyan bir kavramdır. Eko-terörizmin yerel odaklı doğal kaynakları koruma çabalarının aksine, çevre terörizmi, sadece mülkiyetlere zarar veren birey veya grupları değil, aynı zamanda geniş bir perspektife sahip olan ve şiddet içeren eylemlere yönlendiren bir konsepte sahiptir. Eko-terörizmin genellikle daha yerel bir odak noktasına sahip olduğu düşünüldüğünde, çevre terörizmi küresel düzeyde geniş bir etki bırakma eğilimindedir. Bunun yanı sıra, çevre terörizmi eylemlerini eko-terörizmden ayıran bir diğer özellik, onun sadece doğal kaynakları koruma amacı taşımamasıdır. Etnik, ulusal veya uluslararası terör örgütleri, çevreyi bir silah olarak kullanarak yaptıkları eylemlerle çevre terörizmi kategorisine dahil edilebilmektedir. Bu terim altında değerlendirilen eylemler genellikle geniş çapta toplumsal çatışmalara yol açarak çok sayıda masum insanın etkilenmesine neden olmaktadır. 5 Özetle, çevre terörizminin temel amacı doğayı; politik, toplumsal ve ideolojik bir silah olarak kullanmaktır. Bu terör türü, çevreyi hedef alarak su kaynaklarını ve gıda zincirini zarara uğratma stratejilerini içermektedir. Örneğin, bilinçli olarak zararlı yabancı türlerinin tarımda kullanılması ekosistemleri etkileyerek tarımı ciddi şekilde etkileyebilmektedir. Çevre terörizminin hedefleri arasında, canlı organizmaları ve mülkü zarara uğratma amacıyla barajların yıkılması, nükleer tesislerin tahrip edilmesi gibi eylemler bulunmaktadır.6 Geçmiş dönemde ABD, Fransa, İsrail, İspanya, Yunanistan gibi ülkeler ormanları hedef alan terör saldırılarına maruz kalmış ve kundaklama ile sabotaj gibi yöntemlerle gerçekleştirilen bu saldırılar orman alanlarına yönelik ciddi tehditler oluşturmuştur. Bu ülkelerin yanı sıra, SETA tarafından hazırlanan bir raporda, 2019 yaz aylarında Türkiye’de meydana gelen yangınların bazılarının bir terör örgütünün sabotajları nedeniyle çıktığı bilgisine yer verilerek bahse konu eylemler çevre terörizmi kapsamında değerlendirilmiştir.7
Devletlerin terörist olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusundaki geniş çaplı tartışma, devletin çevre terörizmi iddialarıyla birlikte ele alındığında daha da karmaşık hale gelmektedir. Bu kavram, herhangi bir devletin çevre terörizmi yaptığı iddialarıyla ilgili olarak da gündeme gelebilmektedir. Örneğin, Vietnam Savaşı sırasında ABD ordusu ormanları ve tarım ürünlerini azaltmak için portakal gazı (agent orange) adlı herbisit kullanmıştır. 1962-1971 yılları arasında, helikopterlerle yaklaşık 77 milyon litre portakal gazı Vietnam’ın topraklarının yaklaşık %20’sini kaplayacak şekilde püskürtülmüştür. Vietnam hükümeti agent orange’a maruz kalmanın 400.000 kişinin ölümüne veya sakat kalmasına ve yarım milyon çocuğun doğuştan etkilenmesine neden olduğunu iddia etmektedir. Bir diğer örnek, II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru gerçekleşen, tarihte ilk kez nükleer silahların kullanıldığı büyük ölçekli ve tartışmalı askeri operasyon olan Hiroşima ve Nagazaki atom bombası saldırılarıdır. ABD’nin Japonya’ya karşı kullandığı nükleer silahlar ve atom bombaları sebebiyle 140 bin kişi yaşamını yitirmiş, çok sayıda kişi ise radyasyon kaynaklı kalıcı sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmıştır. 1991-2003 yılları arasında Irak’ın devlet başkanı Saddam Hüseyin, Madan bataklıklarını hedef alarak Ortadoğu’daki en büyük sulak alan ekosisteminin yaklaşık %90’ını çıplak arazi ve tuz kabuklarına dönüştürmüş, bu da Madan nüfusunun ciddi oranda azalmasına neden olmuştur.8 Etik ve insan hakları perspektifinden bakıldığında devletlerin böylesi eylemler gerçekleştirmesinin kabul edilebilir tarafı yoktur, ancak bu eylemlerin çevre terörizmi tanımına girip girmediği konusunda tartışmalar devam etmektedir.
Bazı uzmanlara göre, Rusya-Ukrayna savaşı sırasında 2023 yılının Haziran ayında Kakhovka Barajı’nın çökmesi çevre terörizminin yıkıcı etkilerini ortaya koymaktadır. Barajın çökme nedenleri hâlâ açıklanmamıştır. Rusya’nın kontrolündeki barajın çökmesiyle ilgili çeşitli şüpheler mevcuttur, ancak olayın çevre terörizminin yeni bir örneği olup olmadığı belirsizliğini korumaktadır. Barajın ani çöküşü; kasabaları, köyleri, tarım alanlarını ve ekosistemi ciddi şekilde etkilemiştir. Barajın çökmesi, can ve mal kaybının ötesinde, bölgenin ekosistemi ve su kaynakları üzerinde olumsuz sonuçlara yol açmıştır. Bu olay Avrupa’nın son yıllarda karşılaştığı en yıkıcı çevresel felaketlerden biri olarak değerlendirilmektedir.Nova Kakhovka Barajı olayı, bir yönüyle çevre terörizminin karmaşıklığını ve öngörülemeyen sonuçlarını gözler önüne sermekte, konunun küresel düzeyde tartışılmasının ve kolektif çözümler üretilmesinin önemini ortaya koymaktadır.
İdeolojik, politik ve etnik sebeplerden kaynaklanan eko-terörizm ve çevre terörizmi, zaman zaman birbirinin yerine kullanılarak karıştırılan iki kavramdır. Çevre terörizmi ve eko-terörizm eylemlerinin yol açtığı zararlar çevrenin yanı sıra insanlara, hayvanlara, ekonomiye, güvenliğe ve uluslararası ilişkilere de uzanabilmektedir. Eko-terörizm ve çevre terörizminin etkilerinin anlaşılması, uluslararası düzeyde iş birliği ve bilgi paylaşımının güçlendirilmesi, küresel çapta çevre koruma çabalarının artırılması ve bu tür eylemlerle mücadele edilmesi için daha etkili stratejiler geliştirilmesi; sadece güvenlik açısından değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik ve uluslararası işbirliği bağlamında da önemlidir.
Dipnotlar
1) Turner, D.D. (2006). Monkeywrenching, Perverse Incentives and Ecodefence. Environmental Values, 15(2), 213–232.
2) Berkowicz, S.M. (2011). Eco-Terrorism/Enviro-Terrorism: Background, Prospects, Countermeasures. Environmental Security and Ecoterrorism. NATO Science for Peace and Security Series.
3) ALF. https://www.petside.com/animal-liberation-front/
4) Genç Yılmaz, A. (2022). Eko-Terörizm Kavramı Üzerine Bir Tartışma: Yeryüzü Kurtuluş Cephesi ve Hayvan Kurtuluş Cephesi’nin Analizi. Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, 10 (2), 292-311.
5) Chalecki E.L. (2002). A new vigilance: identifying and reducing the risks of environmental terrorism. 2:46-64.
6) Berkowicz, S.M. (2011), a.g.m.
7) Güngörmez, O. ve Alkanat, A. (2019). Environmental Terrorism and Arson Attacks on Forests by the PKK. SETA (Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı).
8) Berkowicz, S.M. (2011), a.g.m.