Paylaşım TarihiHaziran 5, 2020
Plastikler gündelik hayatımızda geniş bir kullanım alanına ve vazgeçilmesi zor bir ağırlığa sahiptir. Düşük üretim ve geri kazanım maliyeti, yüksek kaynak verimi, tasarım ve uygulama zenginliği ile plastik üretimi tüm dünyada 50 yıldan bu yana hızlı bir gelişim göstermektedir. Geniş ürün gamı, güncel teknolojiye uyum ve hızlı üretim yeteneği ile Türk plastik sektörü de ülkemizin ekonomisi için önemli bir sektördür.
Plastik atık konusu plastik tüketiminin artması ile günümüzde sıklıkla konuşulan bir konu haline gelmiştir. Özellikle Covid-19’a karşı mücadelenin sürdüğü şu günlerde hem dünyada hem de ülkemizde hijyen şartlarını sağlayabilmek amacıyla “tek kullanımlık” olarak nitelendirilen plastik eldiven, maske, kâğıt havlu vb. ürünlerin tüketimi, dolayısıyla atık miktarı da artış göstermiştir. Salgın sürecinde dünyada ve Türkiye’de toplu karantina alanlarında sadece tek kullanımlık plastik ürünler kullanılmaktadır. Fast food, çay bahçesi, kafe, hastane gibi yerlerde tercih edilen tek kullanımlık plastik bardak, tabak, çatal, kaşık, bıçak gibi ürünler, Covid-19 endişesiyle artık evlerde, iş yerlerinde ve fabrikalarda da kullanılmaya başlanmıştır. Virüsün hastane içerisinde yayılmasını engellemek için de sağlık personeli ve hastalar tarafından tek kullanımlık plastik ürünler tercih edilmektedir. Hastaların tedavisi ve sağlık/hizmet çalışanlarının korunması için gerekli olan eldiven, maske, yaşam destek ekipmanı, solunum cihazı, şırınga gibi ürünlerin yapımında kullanılan plastik malzemelere olan talep de bu süreçte artmıştır.
Plastik atıkların çöp olarak katı atık depolama sahalarına gömülmesi ya da yakılması yerine geri dönüşüme katılarak tekrar kullanılması, doğal kaynaklarımızın gelecek nesillere kalması ve dünyamızın ekolojik dengesinin korunması bakımından büyük önem taşımaktadır. Plastik atıkların geri dönüşüm verimliliğinin artması için plastik atıkların diğer atıklarla karışmasının engellenmesi büyük önem taşımaktadır. Kaynağında ayrı toplanmayan çoğu plastik atık yemek atıkları, piller, yağlar gibi diğer atık türleri ile etkileşime geçerek sağlık, güvenlik veya kontaminasyon sebepleriyle geri dönüştürülemez hale gelmektedir. Bu sebeple, plastik atıklar farklı saklama koşullarına sahip metal, cam, kâğıt, elektronik, plastik gibi türleri olan atıklardan ayrı toplanmalı ve depolanmalıdır.
Gelişmiş ülkelerdeki “kullan-at” kültürü ile plastik maddelerin bir defa kullanılıp atılması çevre kirliliğini de beraberinde getirmektedir. Gelişmiş ülkeler artan plastik atıklarını farklı ülkelere gönderme eğilimindedirler. Yıllardan bu yana plastik atık ithalatında birinci sırada yer alan Çin, 2018 yılından bu yana kirli plastik atık ithalatına sınırlama getirmiş ve plastik atık ithalatı bu sınırlamadan sonra Malezya, Vietnam, Tayland, Endonezya, Tayvan, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelere kaymıştır. Türkiye 2019 yılında Avrupa Birliği ülkelerinden 582.296 bin ton plastik atık almış ve en çok plastik atık alan ülke olmuştur. Atıkların ithal edilmesindeki amaç geri dönüşüm olmasına rağmen bazı uzmanlar bu atıkların çevresel bir tehdit oluşturduğunu düşünmektedir. Tüketim sonucunda oluşan plastik atıklar çevrede geri döndürülemez riskleri de beraberinde getirmektedir. Dünya genelinde plajlardaki atıkların %85’ini plastik maddeler oluşturmaktadır. Deniz, su kaynakları ve havadaki plastik maddeler insan sağlığı üzerinde tehlikeli sonuçlar doğurmaktadır.
Plastik atık sorununun çözümü için Avrupa Birliği plastik atık miktarını durdurmak amacıyla 2020 yılı sonuna kadar plastik tabak, çatal, bıçak, kaşık, pipet ve kulak temizleme çubukları gibi tek kullanımlık plastik ürünlerin kullanımını yasaklayacağını duyurmuştur. 2029 yılına kadar ise plastik şişelerin %90’ının toplanır halde olması hedeflenmektedir. AB Yeşil Mutabakat stratejisi ile birlikte AB’de plastik atık konusunda önemli yeni uygulamaların gündeme gelmesi beklenmektedir.
Türkiye’de son yıllarda plastik atıklarının yönetilmesine ilişkin farklı politika ve uygulamalar geliştirilmektedir. Bunlar arasındaki en temel uygulama “sıfır atık” yaklaşımıdır. “Sıfır atık” kavramı, israfın önlenmesi, kaynakların daha verimli kullanılması, atık oluşumunun engellenmesi ya da en aza indirilmesi, atığın oluşması durumunda ise kaynağında ayrı toplanması ve geri kazanımının sağlanması ile ilgili yaklaşımlar içeren “bir strateji ve uygulamalar bütünü” olarak tanımlanmaktadır.
Ülkemizde “sıfır atık” kavramı ilk olarak Eylül 2017’de başlatılan Sıfır Atık Projesi ile gündeme gelmiştir. 2017 yılından beri yürütülen Sıfır Atık Projesi kapsamında farklı yaş gruplarına yönelik çeşitli bilinçlendirme çalışmaları, paneller, festivaller, şenlikler, fuarlar ve sergiler düzenlenmekte, belediyelerde sıfır atık ile ilgili bilgilendirme toplantıları yapılmaktadır. Sıfır Atık Projesi kapsamında yapılan önemli düzenlemelerden birisi plastik poşet kullanımının ücretlendirilmesidir. Daha önce ücretsiz olarak verilen plastik poşetler 2019 yılından beri tüketicilere belirli bir ücret karşılığında satılmaktadır. Bu uygulamanın başlamasını izleyen ilk 11 ayda yaklaşık 150 bin ton plastik tasarrufu sağlandığı ve aynı dönemde plastik poşetlerin kullanımının %77 oranında düştüğü açıklanmıştır.
Sıfır atık yaklaşımını takiben Haziran 2019’da denizlerdeki kirliliği önlemek amacıyla Sıfır Atık Mavi Projesi başlatılmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından başlatılan bu proje ile deniz ve su varlıklarımızın temiz tutulması, deniz çöplerinin her bir vatandaşın katılımıyla toplanması amaçlanmaktadır. 5 yıl boyunca yürütülecek projenin hedefi 50 bin ton atık toplamaktır. Sıfır Atık Mavi Projesi kapsamında yaklaşık 9 bin kilogram atık kıyılardan uzaklaştırılmış, 6 tekneden oluşan atık toplama filosuyla yaklaşık 3 bin deniz aracından 1 milyon 600 bin litre gri ve siyah su toplanarak yaklaşık 12 milyon litre deniz suyunun temiz kalması sağlanmıştır.
Plastik atıkla ilgili olan bir diğer çalışma 12 Temmuz 2019 tarihinde yayımlanan Sıfır Atık Yönetmeliği’dir. Yönetmelik, sıfır atık sisteminin kurulması, yaygınlaştırılması, geliştirilmesi, izlenmesi, finansmanı ve kayıt altına alınarak belgelendirilmesine ilişkin genel ilke ve esasların belirlenmesini hedeflemektedir. Yönetmelik plastik atıkları da kapsamaktadır. Yönetmeliğe göre belirli özelliklere sahip mahalli idareler, bina ve yerleşkelerde geri kazanılabilir kâğıt, cam, metal, plastik atıkların diğer atıklardan ayrı olacak şeklinde en az ikili olmak üzere toplanması veya toplattırılması zorunludur. Yönetmelikteki kapsam mahalli idareler ve bina/yerleşkeler olarak ikiye ayrılmıştır. Yönetmelikte bahsedilen mahalli idareler ve bina/yerleşkeler kademeli olarak 31 Aralık 2022’ye kadar sıfır atık sistemine geçmek zorundadır. Sıfır atık uygulamasını kurulduktan sonra temel seviyede sıfır atık belgesi alınması zorunludur. Sistem kurulumundan sonra gümüş, altın ve platin sıfır atık belgesinin gönüllü olarak da alınması mümkündür.
Plastik atık konusunda Türkiye’deki bir diğer gelişme de 29 Kasım 2018 tarihli Çevre Kanunu’nda bahsi geçen, 31 Aralık 2019 tarihinde Geri Kazanım Katılım Payına İlişkin Yönetmelik’in yayımlanmasıdır. Bu Yönetmelikle beraber; lastik, akümülatör, pil, madeni ve bitkisel yağ, elektrikli ve elektronik eşya, ilaç, plastik, metal, cam ve ahşap ambalaj ürünlerini piyasaya süren ve/veya ithalatçı firmalar belli bir ücret ödemektedir. Bu kapsama giren ürün listesi ve ambalaj çeşitliliği düşünüldüğünde yüzbinlerce işletme bu konudan etkilenmektedir. Çevre Kanunu’nda 29 Kasım 2018 tarihinde yapılan düzenleme ile 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren depozito uygulamasına geçilecektir. Bu uygulama ile tüketiciler, ambalajlı ürünü tükettikten sonra ambalajı ilgili yerlere teslim ederek ücret iadesi alacaktır.
Türkiye’de son zamanlarda yapılan çalışmalar ve düzenlemelerle plastik atık miktarının azaltılması ve plastik atıkların kaynağında kirlenmeden ve ayrı toplanması hedeflenmektedir. Sıfır atık sistemi ile plastikler başta olmak üzere diğer tüm atık türleri kontamine olmadan kaynağında ayrı toplanabilecek ve bunun sonucunda plastik geri dönüşümü için alınan ithal plastik atık miktarı büyük ölçüde azaltılabilecektir.