Paylaşım TarihiAğustos 24, 2020
Büyük yatırım projelerinin neden olduğu çevresel ve sosyal riskler uzun zamandır dünyanın gündeminde yer almaktadır Büyük yatırımlar bağlamında bankaların da finanse ettikleri projelerin çevresel ve sosyal risklerinin yönetilmesi konusunda sorumlulukları vardır.
Bankaların, finanse ettiği projelerin çevresel ve sosyal risklerini yönetmesi için 2003 yılında Ekvator Prensipleri adı verilen risk yönetimi çerçeve dokümanı yayımlanmıştır. Yayımlandıktan sonra üç kez revizyondan geçirilen Ekvator Prensipleri’nin son versiyonu olan dördüncü baskısı 2020 yılında kamuoyu ile paylaşılmıştır. Mevcut durumda 37 ülkede 118 finans kurumu Ekvator Prensipleri’ni kabul etmiştir ve 10 milyon ABD doları ve üzeri yatırım maliyeti olan projelerin finansmanında uygulamaktadır. Bir çerçeve doküman olarak Ekvator Prensipleri, bankalara finanse ettikleri projelerin çevresel ve sosyal risklerini nasıl yönetecekleri hakkında bir yol haritası çizmektedir.
Ekvator Prensipleri doğrultusunda ilk olarak finanse edilecek projelerin A (yüksek riskli), B (orta riskli) ve C (az riskli/risksiz) olarak tanımlanmış risk dereceleri belirlenmektedir. Bu risk derecelerinden A ve B kategorisindeki projeler için detaylı Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirme çalışmasının hazırlanması gerekmektedir. Gerçekleştirilecek Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirme çalışmalarının kapsamına insan hakları, iklim değişikliği ve biyoçeşitlilik konuları da dahil edilmelidir.
Projenin hangi standartları uygulamakla yükümlü olduğu ise projenin gerçekleştirileceği ülkeye göre tespit edilmektedir. Ekvator Prensipleri, finansman sağlanan ülkeleri iki kategoriye ayırmıştır:
Kategori 1: İnsanları ve doğal çevreyi korumak için kuvvetli çevresel ve sosyal yönetişim, mevzuat ve kurumsal kapasiteye sahip olduğu kabul edilen ülkeler
Kategori 2: Birinci kategoride bulunmayan ülkeler
Finansman sağlanan projenin gerçekleştirileceği ülkenin birinci kategoride bulunması durumunda, finansmanın sağlanması için ilgili ülkenin yerel mevzuatına uyum yeterlidir. Projenin gerçekleştirileceği ülke ikinci kategoride ise; yerel mevzuatın yanı sıra Dünya Bankası’nın Çevre, Sağlık ve Güvenlik Kılavuz Dokümanları ve Dünya Bankası’nın özel sektörü finanse eden kuruluşu olan International Finance Corporation’ın (IFC) yayımlamış olduğu Çevresel ve Sosyal Sürdürülebilirlik Standartları ilgili projede uygulanmak zorundadır.
Dünya Bankası’nın Çevre, Sağlık ve Güvenlik Kılavuz Dokümanları genel olarak bütün sektörlere uygulanabilecek dokümanların yanı sıra farklı sektörlerde spesifik olarak uygulanabilecek dokümanları da içermektedir. Tüm sektörlere uygulanabilecek şekilde hazırlanmış IFC Çevresel ve Sosyal Sürdürülebilirlik Standartları ise aşağıdaki sekiz ana maddeyi içermektedir:
- Çevresel ve Sosyal Risk ve Etkilerin Değerlendirilmesi ve Yönetimi
- İş ve Çalışma Koşulları
- Kaynak Verimliliği ve Kirliliğin Önlenmesi
- Toplum Sağlığı, Güvenliği ve Emniyeti
- Arazi Alımları ve Zorunlu Yeniden Yerleştirme
- Biyolojik Çeşitliliğin Korunması ve Canlı Doğal Kaynakların Sürdürülebilir Yönetimi
- Yerli Halklar
- Kültürel Miras
A ve B kategorisindeki projelere Ekvator Prensipleri’nin uygulanması konusundaki diğer önemli husus ise bağımsız danışmanlar tarafından gerçekleştirilecek çevresel ve sosyal durum değerlendirme çalışmalarıdır. Bu çalışmaların çıktısı olarak çevresel ve sosyal aksiyon planları oluşturulmakta, projelerin uygulaması gereken standartlara/mevzuata vs. göre eksiklikleri ortaya konulmakta ve sonrasında proje sahibinin bu eksiklikleri tamamlayarak uygunluk sağlaması şartı koşulmaktadır.
Tüm bu çalışmaların tamamlanmasının ardından bankalar finanse edecekleri projeleri aksiyon planları vasıtasıyla izlemektedirler. Yatırım projesinin çevresel ve sosyal sürdürülebilirliğe uygun bir şekilde hayata geçirilmesi için, oluşturdukları takip mekanizmalarıyla bankalar yatırımcının bu yöndeki performansı da değerlendirmektedir.
Ekvator Prensipleri üyesi olan bankalar, finanse ettikleri projelerin durumlarıyla ilgili raporları her yıl düzenli olarak yayımlamaktadırlar. Bankaların bu şekilde kamuya açık bir iletişimde bulunmalarının çevresel ve sosyal duyarlılığın toplumsallaşmasına değerli bir katkı sağladığı açıktır.