Paylaşım TarihiEylül 1, 2022
Plansız nüfus artışı, kontrolsüz kaynak tüketimi, ormansızlaştırma ve artan atık yükünün beraberinde getirdiği çevre sorunları son zamanlarda gündemden neredeyse hiç düşmemektedir. Çevre sorunları sadece belirli bir coğrafyaya ait olmadığı ve küresel bir olgu haline geldiği için bu sorunların çözümü de ancak kolektif bir çaba ile mümkündür. Çevre sorunlarını çözmek için kamuoyunu bilinçlendirirken, rekabet eden ihtiyaçlar ve ekoloji arasındaki dengeyi bulmak önemlidir. Avrupa Yeşil Mutabakatı (EGD) ve Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SDGs) gibi yaklaşım ve stratejiler bu bilinçle ve denge arayışına birer yanıt olarak geliştirilmiştir. EGD doğrultusunda hazırlanan Döngüsel Ekonomi Aksiyon Planı ile sürdürülebilir üretim ve tüketim pratiklerinin tüm kesimler tarafından benimsenmesi amaçlanırken, SDG 12 ile mal ve kaynakların üretim ve tüketim şeklinin değiştirilmesiyle ekolojik ayak izinin azaltılması hedeflenmektedir. Tüketiciler olarak, bu stratejileri daha az atık üreterek ve mümkün olduğunca sürdürülebilir ürünler satın alarak destekleyebiliriz. Peki her gün yeni ürünlerin piyasaya sürüldüğü bu çılgın tüketim çağında, satın aldığımız ürünün sürdürülebilir olduğunu nasıl mı anlayacağız? Eko-etiketler ile!
Eko-etiketler (çevre etiketi olarak da anılmaktadır) tüketicilerin satın aldıkları mal ve hizmetlerin çevresel etkileri konusundaki endişelerinin artmasıyla, sürdürülebilir satın alma kararları verilmesine yardımcı bir performans aracı olarak ortaya çıkmıştır.1 Eko-etiketleme, dünya çapında uygulanan gönüllülük esasına dayalı bir çevresel performans belgelendirme ve etiketleme yöntemidir. Bir ürünün veya hizmetin eko-etiketinin bulunması, o ürünün belirli bir kategoride çevresel açıdan tercih edilebilir olduğunun kanıtı olarak gösterilir.2 Başka bir deyişle, hammadde temininden bertaraf aşamasına kadar, bütün yaşam döngüleri boyunca yüksek çevre standartlarını karşılayan yeşil ve sürdürülebilir ürün ve hizmetler eko-etiketler ile ödüllendirilir.3 Tarihteki ilk eko-etiket olan Blue Angel, Alman Hükümeti tarafından 1978 yılında çıkarılmıştır. İlk uygulama, ilgili paydaşlardan oluşan bağımsız bir kurul tarafından çevresel kriterler oluşturulmasını ve oluşturulan çevresel kriterleri sağlayabilen üreticilerin Blue Angel’ı almaya hak kazanmalarını içeriyordu. Üreticiler etiketi ambalajlarına koyarak müşterilere çevre dostu üretim yaptıklarını gösterebiliyorlardı. Almanya’nın ardından 1989 yılında İskandinav ülkeleri, 1992 yılında ise Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler kendi eko-etiketlerini çıkardılar. Birkaç on yıl içerisinde eko-etiketler küresel pazarlarda bilinçli tüketicilere ulaşmak ve en önemlisi de çevresel bozulmayı önlemek için etkili araçlar haline geldi.4
Günümüzde piyasada beş yüze yakın eko-etiket bulunmakta ve bu tür etiketlemenin giderek yaygınlaşması, yeşil aklama (greenwashing) ile ilgili endişelere yol açmaktadır. Yeşil aklama terimi, sağladıklarından daha fazla çevresel fayda vaat eden reklamlar ve etiketler için kullanılmaktadır ve şirketler pazar paylarını artırmak amacıyla yeşil aklama yoluna başvurabilmektedirler.5 Bu nedenle “yeşil” iddiası olan üreticiler, standart bir metodoloji kullanarak çevresel etkilerini doğrulamalıdır. ISO Uluslararası Standartlarının güvenilirlik ve eşit şartlar sağlanabilmesi için uluslararası kabul görmüş etiketleme yöntemleri çıkarmasında bu durum temel bir rol oynamıştır. ISO standartları yelpazesi, günümüz pazarında yaygın olan birçok etiket, iddia ve beyan için uyumlu kriterler, tanımlar ve kılavuzlar sağlayarak her şeyi anlamlandırmaya yardımcı olmaktadır.1 ISO standartları üç tipte çevre etiketini kapsamaktadır. Bunların arasında en yaygın olan Tip 1 Çevre Etiketleme Programı (ISO 14024:2018), gönüllü ve çok kriterli bir programdır ve de yaşam döngüsü değerlendirmesi (LCA) sonucunda çevresel olarak tercih edilebilir olduğunu gösteren ürünlerin çevre etiketi kullanımına izin veren bir lisans sağlamaktadır.7
Önyargılardan kaçınmak ve çalışmaları bilimsel bir temele oturtmak için çevresel etiketlemede LCA önemli bir yaklaşım aracıdır. LCA, beşikten mezara yaklaşımı ile bir ürünün tüm kullanım ömrü boyunca çevre üzerindeki etkilerini değerlendirme sürecidir. LCA’nın temel unsurları ilgili çevresel yükleri belirlemek ve ölçmek, bu yüklerin olası çevresel etkilerini ve bu çevresel etkileri azaltmak için mevcut seçenekleri değerlendirmektir.6 Çevresel etiketleme sürecinde LCA, değerlendirilen ürün veya hizmetin insan sağlığı ve çevre üzerinde etkisi olan kategorilerine odaklanarak kriterler oluşturulmasını sağlamaktadır. LCA sayesinde olası tüm çevresel etki kategorilerine aynı anda bakılabildiği için bir kategorinin olumsuzluğunun diğer kategorinin pozitif etkisi ile dengelenmesi engellenmektedir. Eko-etikete sahip olmak için sağlanması gereken kriterler her ne kadar etiket tipi, ürün kategorisi ya da yayınlandığı bölgelere bağlı farklılık gösterse de tüm yaşam döngüsü tabanlı eko-etiketler aşağıda yer alan temel ilkeleri amaçlamaktadır.
- Enerji verimliliği
- İklim değişimine etkinin azaltılması
- Isı tasarrufu
- Su tasarrufu
- Doğal kaynak yönetimi
- İnsan sağlığının korunması
- Tehlikeli kimyasalların kullanımının kısıtlanması
- Atık su geri dönüşümü
- Atık geri dönüşümü
- Biyoçeşitliliğin korunması
- Dayanıklılık
- Çevresel bilgide şeffaflık 8
Eko-etiket konsepti, bilinçli tüketiciler ve sorumlu bir üretici olarak itibar kazanmak isteyen üreticiler tarafından oldukça benimsenmiştir. Etiketler sayesinde tüketiciler sorumlu tedarik ve üretimi desteklemekten memnuniyet duyarken, üreticiler ise sertifikalı ürünleri vasıtasıyla çevresel gelişime yatırım yapmaktadır. Üretici ve tüketicilerin yanında, piyasa düzenleyicileri ve hükümetler de eko-etiketleri benimsemiştir. Belirli bölgelerde, özellikle Avrupa Birliği’nde, pazarlara erişim artık sadece ürünün fiyatına değil, kapakta bir eko etiketin bulunmasına da bağlıdır.4
Türkiye’de Çevre Etiketi Yönetmeliği 19 Ekim 2018 tarihinde yayınlanmıştır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından verilen Türkiye Çevre Etiketi, ülke piyasasının özellikleri göz önünde bulundurularak tüketicilere yanıltıcı olmayan, doğru ve bilimsel temelli bilgi sağlamak için oluşturulmuş gönüllü bir ödüllendirme işaretidir. 8 2018’den günümüze 9 ürün grubu için ISO Tip 1 standardında kriterler yayınlanmış olup farklı ürün grupları için çalışmalar devam etmektedir.
Günümüzde etkilerini sık sık hissettiren iklim ve enerji krizi, paydaşların sürdürülebilir bir gelecek yaratma motivasyonunu giderek artırmaktadır. Bu bağlamda, eko-etiketler çevreye saygılı davranması gerektiğini düşünen bilinçli üretici ve tüketiciler için rehber görevi görmektedir. Kriterler yasal zorunluluklar nedeniyle uygulanan süreçlerin ötesine geçmekte ve üreticilerin iş yapış şekillerini değiştirerek yeşil inovasyonlara ışık tutmaktadır. Farkındalığı artırarak ve çevre dostu olduğu standartlar tarafından onaylanmış ürünleri seçerek, hepimiz çözümün bir parçası olabiliriz.
Dipnotlar:
1ISO. (2019). Environmental labels- international organization for standardization.
2Global Ecolabelling Network (GEN). (n.d.). What is Ecolabelling?
3European Commission. (n.d.). EU Ecolabel.
4Babu, S. (2020). A brief history of ecolabels and sustainability standards
5Dahl, R. (2010). Greenwashing. Environmental Health Perspectives, 118(6).
6UNEP. (2017). Life Cycle Assessment. European Environment Agency.
7ISO. (2018). ISO 14024:2018(en) Environmental labels and declarations-Type I environmental labelling -Principles and procedures.
8CSB. (2019). Çevre Etiketi.