Escarus

Sıfır Emisyon Günü 2022

Paylaşım TarihiAralık 11, 2023

Escarus Grup Yöneticisi Dora Üreten her sene 21 Eylül’de kutlanan ve “Sıfır Emisyon Günü” olarak adlandırılan özel gün için yapmış olduğu açıklamaya “Yaşadığımız gezegenin de senede bir kez olsun tatile ihtiyacı bulunmaktadır.” diyerek başladı. “21 Eylül tarihi, 2008 yılında Kanada’da belirlenmiş bir tarihtir. Günün anlamı, gezegende bir günlüğüne de olsa sera gazı emisyonlarının sıfıra indirilmesi amacında tezahür etmektedir. Artan sera gazı emisyonlarına, kısa, orta ve uzun vadede verilen emisyon azaltım taahhütlerine ve atılan ulusal ve uluslararası adımlara dikkat çekilmesi de hedeflenen bir başka amaçtır.” diyen Üreten, gün özelinde makul mesafelerde bisiklet veya yürüme ile ulaşım, gereksiz elektrik kullanımının önüne geçilmesi gibi hayatı zorlaştırmayacak basit uygulamalar yapılarak çevre dostu seçeneklerin öne çıkarılmasının önem taşıdığını ifade etti.

 

Üreten “Süregiden emisyonların bir sonucu olarak atmosferde biriken sera gazları yaşadığımız gezegeni ısıtmaya devam etmektedir. Ülkeler, 2050 yılına kadar olan emisyon azaltım faaliyetlerini aşama aşama tanımladıkları ve herhangi bir yasal bağlayıcılığı olmayan Ulusal Katkı Beyanları’nı (Nationally Determined Contributions – NDC) açıklamaya başlamıştır. Bu beyanların ilkini İsviçre Şubat 2015’te açıklamıştır. İsviçre bu beyanında 2030 yılı itibarıyla sera gazı emisyonlarını %50 oranında azaltacağı taahhüdünde bulunmuştur. Buna ek olarak Paris Anlaşması bilindiği üzere küresel ısınmayı 2°C altında tutma, mümkünse 1,5°C ile sınırlandırmayı amaçlamaktadır. Tüm bu anlaşmalar, beyanlar ve taahhütler kolektif bir çalışma ile gerçekleştirilecek olup her bir ülkenin ve bireyin kendini sorumlu hissetmesi önemlidir.” dedi ve ülkemizin de Paris Anlaşması’nı 10 Kasım 2021’de TBMM’de kabul ederek net sıfır emisyon hedefini 2053 yılı olarak belirlediğini hatırlattı.

Çeşitli senaryolara değinen Üreten, “Mevcut durumun devam etmesi durumunda 2060 yılında ortalama sıcaklık artışı 1850-1900 dönemine göre 3°C’leri geçerek insan yaşamını ve doğal hayatı her yönden çok daha fazla etkileyecek bir duruma gelecektir. En iyi senaryoya göre ise yapılan yatırımların büyük miktarda artırılması ve planlanan eylemlerin hızlandırılması ile 2050 yılında ortalama sıcaklık artışı 1,58°C ile sınırlı kalacaktır.” dedi.

Şirketlerin de bu tip taahhütler vermesi ve bunları gerçekleştirmesi yönünde güçlendirici bir faktör olan İklimle Bağlantılı Finansal Beyanlar Görev Gücü’nün (Taskforce on Climate-Related Financial Disclosures – TCFD) günümüzde Yeni Zelanda, İsviçre, Birleşik Krallık gibi birçok ülkede yayımlanması zorunlu olan bir rapor haline geldiğini belirten Üreten, raporlarda iklimle ilgili risklerin ve fırsatların belirli bir sistematik çerçevesinde finansallaştırıldığını ifade etti. Üreten bu konuda şunları söyledi: “Şirketlerin tesisleri ve operasyonları iklim değişikliği sebebiyle çeşitli riskler altında kalabilmektedir. Şirketler bu risklerin farkına vararak gerek enerji tüketimlerini azaltacak veya daha verimli hale getirecek yatırımlar ile gerekse de yeni teknolojilerin kullanımını artırarak emisyon azaltma faaliyetlerinde bulunmaktadırlar.”

Üreten, sıfır emisyon hedefine ulaşmada herkese görevler düştüğünü, ama en çok karbon yoğun sektörlerde ve ulaştırma alanında yapılacak iyileştirme çalışmalarının nihai sonucu etkileyeceğini belirtti.Yenilenebilir enerji kullanımındaki yaygınlaşma, enerji verimliliği yatırımlarının artırılması, ekonomi, üretim ve tüketim süreçlerinde döngüselliğin proseslere entegre edilmesi gibi hususlara dikkat çeken Üreten, bütün bunların “bireylerin topyekûn farkındalığı” ortak paydasında buluştuğunu söyledi.