Paylaşım TarihiKasım 28, 2023
Sürdürülebilirlik kavramı geçmiş dönemlerde hayatın içinde ancak adı konulmamış bir ilkeler dizisi olarak benimsenmişken, yaklaşık son yarım asırdır pratik zaruretlerin sonucunda çerçevesi çizilmiş yeni bir tanım şeklinde ortaya çıkmıştır. Meydana gelen olumsuz çevresel ve sosyal etkilerin derinleşmesiyle bu kavram popülerleşmiş, gittikçe geniş bir çevrede kabul görmeye başlamıştır. Sürdürülebilirlik konularında yaşanan hızlı gelişimler sonucunda kurumların sürdürülebilirlik değerlerine bağlılığını takip etmek için çeşitli raporlama standartları ve endeksler oluşturulmuştur. Ancak, bu karmaşık ve geniş kapsamlı konunun değerlendirilmesi için ortaya çıkan standartlar, endeksler ve örgütler, sürdürülebilirliğin tüm yönlerini aynı anda ele alamamış, bunun yerine sürdürülebilirliği farklı odak noktalarına bölerek değerlendirmiştir, bu da eksik kalan her konu için farklı oluşumların ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Sürdürülebilirliğin geniş kapsamı, bu alandaki çalışmaların standart hale getirilmesini ve tek bir çatı altında toplanmasını zorlaştırmaktadır. “Daha iyisini elde etmek” amacıyla ortaya çıkan kurumların ve standartların sayısal fazlalığı ve genellikle kısaltmalarla anılması, bir nevi “kısaltmalar karmaşası”na neden olmuştur, bu durum İngilizce’de “ESG Alphabet Soup” terimiyle ifade edilmektedir. Söz konusu karmaşa çeşitli sebeplerden kaynaklanabilmektedir. Bunlara örnek olarak, sosyal sürdürülebilirlik kapsamında yapılan yatırımları ifade eden Socially Responsible Investing (SRI – Sosyal Açıdan Sorumlu Yatırım) ve şirketlerin sürdürülebilirlik değerlerini ölçmelerini, yönetmelerini ve raporlamalarını sağlayan Global Reporting Initiative (GRI – Küresel Raporlama İnisiyatifi)’e ait kısaltmalardaki harflerin benzerliğinin sebep olduğu kafa karışıklığı gösterilebilir. Aynı zamanda benzer konuların farklı başlıklar altında incelenmesi de kısaltmalar karmaşasına neden olabilmektedir. Örneğin, iklimle ilgili finansal şeffaflığı teşvik eden Task Force on Climate-related Financial Disclosures (TCFD – İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü) ile doğayla ilgili finansal şeffaflığı teşvik eden Task Force on Nature-related Financial Disclosures (TNFD – Doğayla Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü)’ın kısaltmaları birbirine çok benzemektedir.
Sadece sürdürülebilirlik raporlamalarına yönelik kısaltmalar ele alındığında dahi yaygın bilinen en az 10 adet standart ve kuruluş bulunmaktadır. Bu duruma ülke bazında yaklaşıldığındaysa kurum sayısının, dolayısıyla kısaltmaların daha da arttığı görülmektedir. Standartlardaki çeşitliliğin temel nedeniyse finansal olmayan raporlamaların ve entegre raporlama mantığının, finansal raporlar kadar kapsamlı ve açıklayıcı hale getirilmesi için yapılan çalışmalardır. Bu amaca yönelik olarak sürdürülebilirlik konularının kurumlarca belirli bir seviyede takip edilmesi ve raporlanabilir forma getirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, kurumların raporlamaya teşvik edilmesi ve hitap edilen kesimlerin artırılması için ilgili kuruluşların ve standartların oluşturulması gereği ortaya çıkmıştır. Ancak kurumların ihtiyaçları oldukça çeşitlilik gösterebilmekte, dolayısıyla bir kurum raporlama yaparken birden çok standardı değerlendirmek zorunda kalabilmektedir. Non-Financial Reporting Directive (NFRD – Finansal Olmayan Raporlama Direktifi)’e uyumlu raporlama yapan bir kurumun, NFRD kapsamının geliştirilmesi ile oluşturulan Corporate Sustainability Reporting Directive (CSRD – Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi) çerçevesinde yürürlüğe giren European Sustainability Reporting Standards (ESRS – Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlaması Standartları) ile uyumlu raporlama yapmak için çalışmalarını gözden geçirmesi gerekebilirken, bir başka kurumun ise ihtiyaçlarına uygun raporlamayı bulabilmesi için Global Reporting Initiative (GRI – Küresel Raporlama Girişimi) çalışmaları, EU Taksonomi sınıflandırma sistemi, United Nations Global Compact (UNGC – Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi) taahhütleri ve Sustainability Accounting Standards Board (SASB – Sürdürülebilirlik Muhasebesi Standartları Kurulu) önerileri gibi çeşitli başlıkları incelemeye alması uygun görülebilmektedir. Örneğin TSKB, 2022 Entegre Raporu’nu Value Reporting Foundation (VRF – Entegre Raporlama Derneği) tarafından önerilen International Integrated Reporting Council (IIRC – Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi)’e ve GRI Standardı’na uygun, UNGC ilerleme raporlaması ilkelerini ve Women’s Empowerment Principles (WEPs – Kadının Güçlenmesi Prensipleri)’ın gerekliliklerini göz önünde bulundurarak ve World Economic Forum (WEF – Dünya Ekonomik Forumu) bünyesinde International Business Council (IBC – Uluslararası İş Konseyi) tarafından oluşturulan Stakeholder Capitalism Metrics (SCM – Paydaş Kapitalizmi Göstergeleri), SASB ve TCFD tavsiyelerini dikkate alarak düzenlemiştir. Bu durum, sürdürülebilirlik çalışmalarına yeni başlayan kurumlar için korkutucu bir hal alabilmekte ve standartların uygulanması ile gelişmelerin takibi konusunda cesaret kırıcı olabilmekte, standartlarda yaşanan hızlı değişimlerin iş değerinde bir azalmaya yol açacağı algısını yaratabilmektedir.
Sektörlerin gelişimine paralel olarak, bu yapıların daha açık, geniş kapsamlı ve uluslararası platformda kabul görmüş bir formata dönüştürülmesi beklenmektedir. Zaman içinde benzer standartların birleştirilmesi veya yeni standartlar oluşturularak bu karmaşanın önlenmesi hedeflenmektedir. Bu karmaşanın sona erdirilmesi için çeşitli çalışmalar yapılmaktadır; bunlardan biri de International Sustainability Standards Board (ISSB – Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu) tarafından yayımlanan International Financial Reporting Standards (IFRS – Uluslararası Finansal Raporlama Standartları) S1 ve S2 standartlarıdır. Zaman içinde IFRS’in kapsamının genişletileceği bildirilmiştir. Yapılacak güncellemelerle birlikte, IFRS’in uluslararası platformlarda en geçerli raporlama standardı olarak tanınacağı öngörülmektedir. Ulusal düzeyde, Kamu Gözetim Kurumu tarafından yayımlanan Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standardı (TSRS) ise IFRS standartlarına paralel bir düzlemde Türk iş dünyasını bu geçişe hazırlamayı amaçlamaktadır. Bu çalışmalar, ilerleyen dönemlerde uluslararası kaynaklarda kısaltmalar karmaşasının azaltılmasına ve sürdürülebilirlik değerlerinin dünya genelinde karşılaştırılabilir, net ve bilimsel temellere dayalı ölçeklerle değerlendirilmesine olanak tanıyacaktır.