Paylaşım TarihiŞubat 2, 2021
Kurumsal sorumluluk kavramı geçen yüzyıldan bu yana, şirket kârlarını ön planda tutan bir yaklaşımdan, günümüzdeki dünya vatandaşı olma anlayışına doğru bir değişim göstermektedir.
1970’te Milton Friedman’in New York Times’ta “Bir Friedman Doktrini” başlığı altında çıkan yazısında “Firmaların sosyal sorumluluğu kârlarını artırmaktır” şeklinde ifade ettiği çarpıcı önermesini hatırlamakta fayda var.1 Neyse ki, ondan sonraki on yıllarda, Friedman’ın yazısında ifade ettiği “shareholders/hissedarlar” yaklaşımından uzaklaşılıp günümüzdeki “stakeholders/paydaşlar” yaklaşımı benimsenmiş, şirketlerin bütün negatif dışsallıkların sorumluluğunu üstlenmeleri gerektiği anlayışı ortaya konulmuştur. Kurumsal sorumluluk kurallarının fiilen uygulanabilmeleri için yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır; zira, aksi takdirde bu kuralların ihlali durumunda cezai yaptırım uygulanamamaktadır.
Kurumsal sorumluluk kavramı şirketlerin kâr etmelerine karşı değildir. Doğal olarak şirketler kâr edeceklerdir. Fakat, önemli olan, faaliyetlerinin çeşitli paydaşlar üzerindeki etkilerini hesaba katarak, kârı nasıl ettiklerini değerlendirmeleri gerektiğidir.2 Bu çerçevede Archie Carroll’un Kurumsal Sorumluluk Piramidi Modeli’ne değinmek yararlı olacaktır.3 Bu model şirketlerin öncelikler dizilimindeki sorumluluklarını 4 kademede sınıflandırmaktadır: i) Ekonomik, ii) yasal, iii) etik ve iv) hayırseverlikle ilgili sorumluluklar. Burada ekonomik ve yasal sorumluluklar, yani şirketlerin kâr amacı ve iş faaliyetlerini düzenleyen yasal çerçeve, piramidin en üst kısmını oluşturur ve bu sorumluluklar mecburi kategorisindedir. Etik sorumluluklar ise, yasal sorumluluklardan hemen sonra gelir ve uygulanma yükümlülüğü kanunlarla belirlenmemiştir, yani sadece ahlâki bir beklenti oluşturur.
Bu noktada Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları kapsamı içinde yer alan dünya vatandaşlığı kavramı önem arz etmektedir.4 Süregelen küresel problemler ve uluslararası insan hakları standartları çerçevesinde, yaşadığımız ülkeyle vatandaşlık bağı bulunmayan ve başka coğrafyalarda yaşayan insanlara karşı da sorumluluklarımızın bilincinde olmamız gerektiği açıktır. Başta çevre ve insan hakları olmak üzere küresel nitelikteki problemleri ülkelerin kısa vadeli çıkarlarına öncelemek, bu kapsamda gündeme gelen yasal düzenlemeleri desteklemek, BM 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda öne çıkan bir husustur.
İsviçre’de 29 Kasım 2020 tarihinde bir halk oylaması gerçekleştirildi.5 Konu merkezi İsviçre’de bulunan çokuluslu şirketlerin ülke dışındaki faaliyetleri sırasında ortaya çıkan kurumsal sorumluluk ihlalleri üzerineydi.6 Oylama sorusu şu idi: “İnsanları ve çevreyi korumak için şirketsel sorumluk” isimli Halk Girişimi’ni kabul ediyor musunuz? Ülke genelinde %50,7 ile oy çoğunluğuna ulaşılmasına rağmen, kantonal çoğunluğun sağlanamaması sebebiyle Halk Girişimi amacına ulaşamadı. Zira, 8,5 kantonun evet tercihine karşı 14,5 kanton ret yönünde oy kullandı. Bu arada halk oylamasına katılım oranının %47 olduğunu belirtmekte de fayda var. Son on yılın katılım ortalamasının %45,4 olduğunu hesaba katarsak, bu halk oylamasına katılımın ortalamanın biraz üzerinde olduğunu söyleyebiliriz.
Nisan 2015’te 60 STK tarafından bu mesele üzerine başlatılan imza toplama işlemi Ekim 2016’da 120.000 imzayı geçti ve süreç resmi olarak Halk Girişimi’ne dönüştü. Eğer bunun neticesinde 29 Kasım 2020’de ülke genelinde yapılan halk oylaması amacına ulaşabilseydi, İsviçre’deki büyük holdingler ve onlara bağlı şirketlerin ülke dışındaki faaliyetleri sırasında sebep oldukları negatif dışsallıkların sorumluluklarını üstlenmeleri anayasal bir düzenleme çerçevesinde denetlenebilecekti. Dolayısıyla, söz konusu holdingler ülke dışındaki faaliyetlerinin sonuçları doğrultusunda da hesap vermek zorunda kalacaklardı. Bu şekilde yasallaşan “kurumsal sorumluluk” kuralları sayesinde, ülke dışında mağdur olan insanlar bu şirketlere karşı İsviçre mahkemelerinde tazminat davası açma hakkına sahip olabileceklerdi.
İsviçre içinde çokuluslu şirketlerin insan haklarına aykırı ve doğaya zarar veren faaliyetleri yasalarla engellenirken, aynı şirketlerin ülke dışında kârlarını artırmak için bu dışsallıkları yasal düzenleme olmadığı için hâlâ rahatça yapabiliyor olmaları dikkat çekicidir. İsviçre merkezli bu çokuluslu şirketler arasında Lafarge-Holcim, Sygenta, Glencore’u saymak mümkündür.
Lafarge-Holcim dünyanın en büyük çimento üreticisi firmaları arasında bulunmaktadır. Bu şirket, Nijerya’daki faaliyetleri sebebiyle eleştirilmekte, aynı zamanda Batı Afrika’da çevreyi en fazla kirleten şirketlerden biri olmakla itham edilmektedir. Bu şirketin çimento üretimi sırasında çevreye yaydığı ağır metallerin hem biyoçeşitliliğe engel olduğunu hem de göl ve ormanlara zarar vererek ekolojik riski artırdığını gösteren bilimsel çalışmalar mevcuttur.7 Lafarge-Holcim tesisinin bulunduğu yerdeki Ewekoro Koyu halkının ağır metaller içeren toza maruz kaldıkları, bu tozun içme suyuna karışmasıyla çeşitli hastalıklara yakalandıkları da iddialar arasındadır.
Tarım ilacı ve tohumculukta dünya lideri olan Syngenta ise 2017 yılında İsviçre’de yasaklanmış toksik maddelerin Hindistan’da tarım işçilerini zehirlemesiyle gündeme gelmiştir. Hindistan’ın Yavatmal eyaletinde 800’den fazla tarım işçisi pamuk tarlalarında ilaçlama yaparken zehirlenmiş, aralarından 20 işçi ise hayatını kaybetmiştir. Bunun sebeplerinden birinin İsviçre’de kullanımı uzun süredir yasak olan “Polo” isimli bir ilacın burada Syngenta tarafından piyasaya sürülmesi olduğu ifade edilmektedir.
Küresel madencilik şirketi Glencore ise 70.000 nüfuslu Peru’nun Cerro de Pasco şehrinde yaptığı faaliyetlerle bilhassa çinko, kurşun ve arsenik olmak üzere yüksek oranda ağır metali çevreye salmaktadır. Bu şirketin madencilik faaliyetlerinde insan sağlığını tehdit eden yönler bulunduğu, çocukların işçi olarak çalıştırıldığı, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin açık bir ihlali olan bu durum sebebiyle çocukların çeşitli kalıcı hastalıklara yakalandıkları dile getirilmektedir. Benzer bir durumun Glencore’un Bolivya’daki Porco maden yataklarında da yaşandığı, şirket tarafından doğaya ve halk sağlığına ciddi zararlar verildiği iddia edilmektedir.
Bu şirketlere daha birçok başka firma farklı ihlaller sebebiyle eklenebilir. Negatif dışsallıkların çevreye, doğaya, insan haklarına, kısacası sürdürülebilir kalkınmaya bir engel teşkil ettiği ortadadır.
Sonuç olarak, İsviçre’de 29 Kasım 2020’de halk oylamasına sunulan Halk Girişimi, Archie Carroll’un yukarıda bahsettiğimiz modelindeki etik sorumlulukların anayasal yaptırıma dönüşmesi yolunda önemli bir adımdı. Kantonal çoğunluk sağlanamadığı için kabul edilmese de bu girişimin %50,7 oy ile halk tarafından desteklenmiş olması yine de sevindirici bir durum olarak görülmelidir. Zira, ülkesel oy çoğunluğu, dünya vatandaşlığı kavramının da yerleşmekte olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla mücadele bitmemiş, tam tersine bu girişimi savunan tüm oluşumlar yakın gelecekte yeni girişimleri ortaya koymak için motive olmuşlardır ve öyle görülüyor ki çalışmalarına daha büyük bir gayretle devam edeceklerdir.
Dipnotlar:
1 Friedman, M. (1970)
2 Jhawar, N. ve Gupta, S. (2017). s.108.
3 Carroll, A. (2016). ss.4-5.
4 Global Citizenship, UN Academic Impact web-sitesi
5 Dünyada doğrudan demokrasinin uygulandığı başlıca ülke olan İsviçre’de, senede ortalama 4 kez halk oylaması yapılıyor. Dolayısıyla, İsviçre vatandaşları için sandığa gitmenin gündelik yaşamın bir parçası olduğunu ifade edebiliriz. Bu durum Türk medyasına genellikle “İsviçre’de referandum” şeklinde yansıyor. Oysa iki farklı doğrudan demokrasi aracı bulunuyor. Bunlardan birisi Referandum, diğeri ise Halk Girişimi diye adlandırılıyor. Meclis tarafından onaylanan bir yasayla, hemfikir olmayan 50.000 oy verme hakkına sahip İsviçre vatandaşı, yasanın Resmi Gazete’de yayınlanmasını izleyen 100 gün içerisinde, Meclis’in ya da hükümetin desteğini beklemeksizin, Referandum yapılmasına karar alabiliyor. Yapılan referandumda ülkesel çoğunluk sağlanması halinde de Meclis’in onayladığı söz konusu yasa iptal ediliyor. Halk Girişimi ise, anayasada bir madde değişikliği önerisi halinde söz konusu oluyor. Bu durumda ise 18 ay zarfında 100.000 oy verme hakkına sahip İsviçre vatandaşının imzası bu meselenin halk oylamasına sunulma kararının alınması için yeterli oluyor. Yapılan halk oylamasının geçerli olabilmesi için “çifte çoğunluk” (hem ülke genelinde oy çoğunluğu hem de kantonal çoğunluk) sağlanması gerekiyor. İsviçre Federal Devleti 20 tam ve 6 yarım “kanton”dan (çeşitli meselelerde federal devletten bağımsız hareket eden alt yönetim birimleri) oluşuyor. “Yarım kanton” diye ifade edilen kantonların kararları yarım puan olarak hesaplandığı için, burada toplam 23 puan hesabı üzerinden elde edilecek çoğunluk belirleyici oluyor. (Confédération Suisse (2015), ss. 16-17.)
6 The Federal Council. (2021). The Portal of Swiss Government
7 Laniyan, T. A. ve Adewumi, A. J. (2020), ss.7-10
Kaynakça:
Carroll, A. (2016). “Carroll’s pyramid of CSR: taking another look”, International Journal of Corporate Social Responsibility, Vol.1(3), ss.1-9.
Confédération Suisse. (2015). La Confédération en Bref, Chancellerie fédérale. Berne: Section de soutien à la communication, s.80.
Friedman, M. (1970). “A Friedman Doctrine”, New York Times. https://graphics8.nytimes.com/packages/pdf/business/miltonfriedman1970.pdf
Global Citizenship, UN Academic Impact web-site. https://academicimpact.un.org/content/global-citizenship
Jhawar, N. ve Gupta, S. (2017). “Understanding CSR – Its history and the recent developments”, IOSJ Journal of Business and Management, Vol.19(5), ss.105-109. https://pdfs.semanticscholar.org/ef5e/17b31067d1a73bf5c7729f28968923ba2949.pdf
Laniyan, T. A. ve Adewumi, A. J. (2020). “Evaluation of Contamination and Ecological Risk of Heavy Metals Associated with Cement Production in Ewekoro, Southwest Nigeria”, Journal of Health & Pollution, Vol.10(25), s. 1-13 www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7058134/pdf/i2156-9614-10-25-200306.pdf
The Federal Council. (2021). Popular Initiative for Responsible Businesses – protecting human rights and the environment, The Portal of Swiss Government. www.admin.ch/gov/en/start/documentation/votes/20201129/iniziativa-popolare-per-imprese-responsabili-a-tutela-dell-essere-umano-e-dell-ambiente.html
Laniyan, T. A. ve Adewumi, A. J. (2020), ss.7-10