Paylaşım TarihiMart 20, 2024
Kurumların finansal olmayan verilerini -bir diğer ifadeyle çevresel, sosyal ve yönetişimsel performanslarını- kamuoyu ile paylaşmalarını sağlayan sürdürülebilirlik raporları, bir iletişim aracı olmanın yanı sıra bir kaldıraç görevi üstlenme ve kurumların tüm paydaşlarını doğa, iklim ve toplum için harekete geçirme gücüne sahiptir.
Bilindiği üzere, sürdürülebilirlik raporlarını güvenilir ve karşılaştırılabilir hale getirmek için küresel ölçekte çok sayıda standart ve çerçeve oluşturulmuş ve kurumların kullanımına sunulmuştur. Bu stardartların başında; Global Reporting Initiative (Küresel Raporlama Girişimi – GRI), Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (IFRS), İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü (TCFD), Sürdürülebilirlik Muhasebesi Standartları Kurulu (SASB), Karbon Saydamlık Projesi (CDP) ve AB Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (ESRS) gelmektedir. Son zamanlarda bu standartların konsolidasyonu ve entegrasyonu üzerine çalışmalar yürütülmektedir. 2023 yılı sonunda Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları’nın (TSRS) da yayımlanmasıyla Türkiye’de faaliyet gösteren kurumlar tarafından hazırlanan sürdürülebilirlik raporlarının sayıca artması beklenmektedir. Tüm bu standart ve çerçeveler, sürdürülebilirlik raporlamasının olmazsa olmazlarını ortaya koymakta ve raporların hangi bilgileri içermesi gerektiğini etraflıca açıklamaktadır.
Sözün özü; sürdürülebilirlik raporlamasının nasıl olması gerektiğiyle ve olmazsa olmazlarıyla ilgili çok sayıda kaynak mevcuttur. Bunca kaynağa rağmen araştırmalar bize şunu göstermektedir: 2000 yılından bu yana en yaygın kullanılan raporlama standardı olan GRI Standartları doğrultusunda hazırlanan ve kamuoyuna sunulan sürdürülebilirlik raporu sayısındaki dramatik artışa rağmen, raporlama yapan kurumların sebep olduğu CO2 emisyonu azalmak yerine artmıştır.1 Başka bir ifadeyle, sürdürülebilirlik raporlaması yapmak bu kurumların sebep olduğu olumsuz çevresel etkileri minimize etmek noktasında yeterli olmamıştır.
Sürdürülebilirlik raporlamasının nasıl yapılması gerektiği kadar, nasıl yapılmaması gerektiğinin anlaşılması ve sürdürülebilirlik raporunun esasında ne olmadığının kavranması birçok kurum açısından halen önemli bir ihtiyaçtır. Bu yazıda, sürdürülebilirlik raporlarında kaçınılması gereken hususlar ile genellikle dikkate edilmeyen/edilmesi gereken konular ele alınmaktadır.
Odak alan eksikliği: Sürdürülebilirlik raporlamasının temelinde kurumların kendi iş süreçleri ve faaliyetleri için öncelikli olan sürdürülebilirlik konuları -bir diğer ifadeyle odak alanları- yer almalıdır. Her bir sürdürülebilirlik bileşeninin öncelik düzeyi kurumdan kuruma, sektörden sektöre ve hatta faaliyet gösterilen coğrafi bölgeden bölgeye farklılık göstermektedir. Örneğin, “su yönetimi ve su kaynaklarının korunması” konusu, su stresi yaşayan bir bölgede faaliyetini sürdüren bir içecek şirketi için son derece kritik bir konu iken bir finans kuruluşu için ikinci veya üçüncü dereceden öncelikli bir konu olabilir. Operasyonlarında ve tedarik zincirinde su tüketimini azaltmak ve su kaynaklarını korumak amacıyla birçok çalışma yürüttüğü için içecek şirketinin buna ilişkin kritik bilgileri raporuna derç etmesi anlamlıdır. Ancak bir finans kuruluşu için, onun iş süreçlerini daha çok etkileyen başka sürdürülebilirlik konularının -örneğin yönetişimsel ve finansal hususların- raporun odağında yer alması beklenir. Bu nedenle, kurumlar önceliklendirme analizi ile sürdürülebilirlik ekseninde odak alanlarını belirlemeden sürdürülebilirlik raporu hazırlamaktan kaçınmalıdır. Odak alanı eksik bir rapor ile sunulan bilgiler okuyucu kitle için kafa karışıklığı yaratabilir ve yeşil badana iddiası doğurabilir. Sürdürülebilirlik raporu, tüm sürdürülebilirlik konularına dair bilgilerin gelişigüzel ortaya döküldüğü, odağı kaybolmuş bir iletişim aracı değildir!
Mali performansın göz ardı edilmesi: Sürdürülebilirlik raporu, yalnızca kurumların sürdürülebilirlik faaliyetlerinin paydaşlara açıklandığı bir iletişim aracından ibaret değildir. Kurumlar sürdürülebilirlik yaklaşımını iki yönlü ele almalı ve madalyonun iki yüzünü de raporlamaya dahil etmelidir. İlk olarak, bir kurumun kendi iş süreçlerinin ve faaliyetlerinin çevreyi ve toplumu ne düzeyde etkilediğine bakılmalıdır. İkinci olarak ise, çevresel ve toplumsal konuların kurumun mali performansını ne düzeyde etkilediği değerlendirilmelidir. Dolayısıyla, öncelikli sürdürülebilirlik konularının -odak alanların- kurumun devamlılığına ve mali performansına mevcut ve/veya olası etkileri gözden geçirilmeli ve raporlanmalıdır. Sürdürülebilirlik yaklaşımı ve raporlaması, kurumların mali performansından ve ekonomik anlamda devamlılığından ayrı düşünülemez!
Aşırı bilgi yüklemesi ve karmaşık ifadeler: Kurumlar, sürdürülebilirlik yolculukları boyunca yürüttükleri tüm faaliyetlere raporlarında yer vermek isteseler dahi paydaşlar tarafından en ilgi çekici bulunan bilgiler, özetlenmiş ve net ifadelerle anlatılanlardır. Bir konuya ilişkin gereğinden fazla bilgi sunulması, raporların güvenilirliğini azaltırken okuyucu nezdinde karmaşıklığa neden olmaktadır. Bir diğer ifadeyle, az daha çoktur.
Sürdürülebilirlik raporlarının içerdiği nitel bilgi arttıkça ve metinler uzadıkça, hedef kitle de raporu okumaktan imtina eder!
Mükerrer bilgiler: Raporlarda tekrar ve tekrar bahsedilen konular, okuyucu nezdinde rapor içeriğinin güvenilirliğini azaltmaktadır. Bilgiyi mükerrer kullanmak yerine, ilgili sayfaya yönlendirmek raporlarda aşırı bilgi yüklemesinden kaynaklanan karmaşa sorunlarını ortadan kaldırabilir. Sürdürülebilirlik raporlarında aynı bilgilerin mükerrer şekilde çok kez sunulması sanılanın aksine içeriği güçlendirmez, zayıflatır!
Genel geçer ifadeler bolluğu: Bir kurumun sürdürülebilirlik raporunda, tüm küresel sürdürülebilirlik gelişmelerinin tek tek açıklanmasına ve sürdürülebilirliğin tarihçesinin tüm detaylarıyla anlatılmasına ihtiyaç yoktur. Esasen, kurumun Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda kendi yürüttüğü sürdürülebilirlik çalışmalarını, projelerini, performansını ve hedeflerini yansıtması beklenmektedir. Dolayısıyla, kurumlar rapor içeriğini aşırı genişletmekten ve genel geçer ifadeler kullanmaktan kaçınmalı, kendi faaliyetlerinin etkilerine odaklanmalıdır. Bir kurumun sürdürülebilirlik raporu tüm sürdürülebilirlik kavramına dair gelişmelerin yer aldığı bir araştırma raporu değildir, kuruma özgü bir raporlama aracıdır!
İnfografik eksikliği: Raporların ilgi çekici ve kolay anlaşılabilir olması için yoğun metinlerden kaçınmak azımsanamayacak kadar önemlidir. Uzun ve karmaşık metinler yerine infografikler ve diyagramlar ile desteklenen bilgilerin daha akılda kalıcı ve kolay anlaşılır olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla, sürdürülebilirlik raporları görsel iletişim araçlarından ayrı düşünülmemeli, infografiklerin gücünden yararlanılmalıdır. Sürdürülebilirlik raporları yalnızca metinlerden ve tablolardan oluşan tekdüze bir raporlama aracı olarak görülmemelidir!
Konu ile ilgisiz görsellerin seçilmesi: Raporların verdiği temel mesajın okuyucuya eksiksiz ulaşması, metinler ile ifade edilenlerin doğruluğu kadar metin ile ilişkili ve anlamlı görsellerin kullanılmasıyla mümkündür. Bu nedenle, rapor içeriğindeki metinler ile uyumlu ve yanıltıcı olmayan görseller tercih edilmelidir. Örneğin; kurumun plastik atıkların azaltılmasına ya da geri dönüştürülmesine ilişkin bir faaliyeti/projesi yoksa raporun atık yönetimi bölümünde plastik ambalaj atıklarının olduğu görseller seçilmemelidir. Benzer şekilde, söz konusu rapor bir finans sektörü temsilcisine aitse, raporun iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin bölümünde baştan aşağı İSG ekipmanlarıyla donatılmış bir kişinin sanayi tesisinde çekilen fotoğrafının kullanılması anlamlı değildir. Raporda sosyal konularının ele alındığı bölümlerde çalışma ortamına dair fotoğraflar varsa, bunlar gerçek koşullarla ilgisiz ve yanıltıcı olmamalıdır. Ayrıca, kurumun faaliyet gösterdiği coğrafi bölge, sunduğu çalışma ortamı ve çalışan profilinin görselleştirilmesi sırasında gerçeği yansıtmayan ve yanıltıcı görseller seçilmemelidir!
Karşılaştırılabilir bilgi eksikliği: Raporlarda paylaşılan sayısal verilerin tek bir yıl veya tek bir dönem için sunulması sürdürülebilirlik performansının analiz edilmesinde yeterli değildir. Paydaşların kurumun sürdürülebilirlik çabalarını ve iyileşen performansını anlaması için, sayısal verilerin yıllara sâri ve karşılaştırılabilir şekilde sunulması önem arz etmektedir. Okuyucular ancak yıllar içinde kurumun çevresel ve sosyal verilerindeki değişimi gördüğünde kurumun performansına dair bir değerlendirme yapabilir. Örneğin; kurumun enerji tüketimindeki, su sarfiyatındaki ya da üst yönetiminde yer alan kadın sayısındaki değişimin yıllık bazda gösterilmesi anlamlı olacaktır. Sürdürülebilirlik raporları tek bir yılın veya dönemin verilerini değil, birden çok yılın/dönemin verilerini karşılaştırılabilir olarak sunmalıdır!
Raporlama standartlarının kullanılmaması: Raporlama standartlarının temel gayesi, sürdürülebilirlik raporları için bir çerçeve sunmak ve böylece farklı kurumların raporlarını karşılaştırılabilir hale getirmektir. Bu standartlar, kurumların “hangi bilgiler rapora dahil edilmelidir?” sorusuna da yanıt vermektedir. Ayrıca, raporlamaya dahil edilecek sürdürülebilirlik konularının tasnif edilmesine yardımcı olmaktadır. Her ne kadar sürdürülebilirlik raporlama standartlarının kullanılması gönüllülük esaslı olsa da standartların kullanılmadığı raporlarda karmaşa kaçınılmazdır. Özetle, sürdürülebilirlik raporlaması bir çerçeve olmaksızın tüm bilgilerin gelişigüzel kağıda döküldüğü bir iletişim aracı olarak görülmemelidir!
Şeffaf olmayan yaklaşım: Sürdürülebilirlik raporu, esasen kurumun çevreye ve topluma yönelik her türlü etkisinin -pozitif ve negatif anlamda- paylaşımıdır. Faaliyetlerden doğan negatif etkiler ya da olası negatif etkiler -bir diğer ifadeyle riskler- de pozitif etkiler kadar raporlara konu olmalıdır. Pozitif etkilerin mübalağalı olarak anlatıldığı ve negatif etkilerden hiç söz edilmeyen raporlar şeffaflıktan uzaklaşmakta, güvenilirliği azalmaktadır. Sürdürülebilirlik raporları yalnızca pozitif etki yaratan çalışmalardan ibaret kalmamalıdır, mevcut ve olası negatif etkiler de değerlendirilerek bunlara yönelik alınan önlemler açıklıkla anlatılmalıdır!
Her yıl değişen hedefler: Kurumların sürdürülebilirlik raporları aracılığıyla paylaştıkları orta ve uzun vadeli hedeflerin, ortaya konulmadan önce etraflıca değerlendirilmesine ihtiyaç vardır. Aksi takdirde ulaşılamadıkça her yıl değiştirilen hedefler, raporları karşılaştırmalı okuyan hedef kitle için kafa karıştırıcı olabilir. Ayrıca, yanıltıcı ve tutarsız bilgi paylaştığı gerekçesiyle kurumu yeşil badana zannı altında bırakabilir. Sürdürülebilirlik raporlarında her yıl paylaşılan hedeflerin tutarlı ve gerçekte takip edilen hedefler olması şarttır!
Sözün özü; son yıllarda yayımlanan sürdürülebilirlik raporları sayısındaki hızlı artış, bu raporlama aracının ne olması gerektiği kadar ne olmaması gerektiği üzerinde de durmamızı gerekli kılmıştır. Sürdürülebilirlik raporlaması, bir çerçeve/standart olmaksızın tüm sürdürülebilirlik konularına dair genel geçer bilgilerin gelişigüzel ortaya döküldüğü, kurumların mali performansından ayrı tutulan, sadece pozitif etkilerin açıklandığı, odağı kaybolmuş bir iletişim aracı değildir. Tüm paydaşlarını beraber hareket etmeye davet eden kurumların sürdürülebilirlik raporlarında, faaliyet alanı ve çalışma ortamı ile tutarlı olmayan yanıltıcı görsellerden ve kafa karışıklığı yaratacak uzun metinlerden kaçınılmalıdır. Ayrıca, raporlarda verilen hedeflerin sık sık değiştirilmediğinden, mükerrer ve karşılaştırılamayan (kısıtlı/tek döneme ait) bilgilere yer verilmediğinden emin olunmalıdır. Sürdürülebilirlik raporlaması yapan kurumlar bu hususlardan kaçınmadıkları takdirde, yanıltıcı bilgi sunma suçlamalarıyla ve yeşil badana iddialarıyla karşı karşıya kalabilirler. Hatta ilerleyen dönemlerde raporların denetlenmesi ve izlenmesiyle cezai yükümlülüklere tabi olabilir ve ciddi itibar kayıpları yaşayabilirler.
Kaynakça
Kenneth P. Pucker. (2021). Overselling Sustainability Reporting, Harvard Business Review.
https://hbr.org/2021/05/overselling-sustainability-reporting Erişim tarihi: Mart 2024.