Paylaşım TarihiŞubat 28, 2024
Hiç şüphesiz ki 2023 yılı hem toplumlar nezdinde hem de iş dünyasında doğa ve iklim çabalarının yoğun olarak gözlendiği bir yıl olmuştur. Bu yazının temel amacı, 2024 yılına henüz yeni adım atmışken, 2023 yılının sonuçları üzerinden insanın doğayla kuracağı ilişkinin boyutlarına ve niteliğine dikkat çekmektir.Öncelikle, dünyamızın mevcut durumda hangi koşullar altında fonksiyonlarını gerçekleştirmeye çalıştığına yönelik bir değerlendirme yapmak gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, ilk olarak geçtiğimiz yılın sıcaklık değerlerine ilişkin birkaç başlık öne çıkmaktadır. Copernicus’un sunduğu küresel sıcaklık verilerine göre 2023 yılı “en sıcak takvim yılı”1 olarak adlandırılmaktadır. Bu çıktı, geçtiğimiz yılı bir bütün olarak değerlendirirken, insanlığın uzun yıllar içinde bu sonuç üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu (hem pozitif hem de negatif olmak üzere) kümülatif biçimde yeniden düşünmeye olanak sağlamaktadır. Aynı kaynakta, iki önemli başlığın daha altı çizilmektedir: Kayıtlar dahilinde, ilk kez 2023 yılında, yılın her gününde ölçülen sıcaklık değeri, 1850-1900 aralığında yılın aynı döneminde ölçülen sıcaklık değerinin 1°C üzerinde seyretmiş; ilk kez Kasım ayında iki gün 2°C daha sıcak olarak kaydedilmiştir.2 Bu çıktılar, beşeri faaliyetlerin etkisinin gün geçtikçe daha da kızıştığı ve insanlığın dünya üzerindeki etkisinin giderek belirginleştiği zaman akışına işaret etmektedir. Sıcaklık artışına ek olarak insanlık, 2023 yılında çeşitli ekstrem iklim olaylarına tanık olmuştur. Bazı kaynaklara göre “gerçekleşen 26 iklim olayının 23’ü insanların neden olduğu iklim değişikliği ile bağlantılı” gözükmekte ve iklim değişikliğinin sebep olduğu “sıcak, kuru ve rüzgarlı koşullar” özellikle yangınların meydana gelmesinde önemli bir rol oynamaktadır.3 Geçtiğimiz senelerde meydana gelen yangınların -çevresel etkilerinin yanı sıra- ekonomik ve finansal öneme sahip merkezler ve kalabalık nüfusa sahip bölgelerde neden olduğu etkiler de bu noktada oldukça önemlidir. Sıcaklık değerleri ve ekstrem hava koşullarına ilişkin söz konusu çıktılar değerlendirildiğinde, modern dönemde insanlığın doğa ve iklim şartları üzerindeki etkisinin yadsınamayacak kadar büyük bir boyuta ulaştığı anlaşılmaktadır.
Bilhassa, geçtiğimiz yüz yıl boyunca modern yaşamın dinamiklerinin yerleşmesi ve coğrafi yayılımının ivme kazanmasıyla birlikte yer sisteminin insan kaynaklı değişimi söz konusu olmuş; yani, zaman içerisinde gezegen üzerinde beşeri faaliyetlerin yoğunluğunda, gezegende büyük etkiye sahip olacak düzeyde bir artış meydana gelmiştir. Hem nüfus hem de tüketim alışkanlıklarının artması4 ve beşeri faaliyetlerdeki yoğunluk gibi çeşitli sebeplerin gezegen üzerindeki etkisi dolayısıyla içinde yer aldığımız jeolojik devrin Antroposen* olarak adlandırılabileceği düşünülmektedir. Holosen çağı, belirli bir kararlı denge ve ılıman koşullar sağlarken, mevcut haliyle dünyanın ”çevresel değişebilirlik penceresinin” Holosen çağındaki gibi olmadığı belirtilmektedir.5 Beşeri faaliyetler sonucu ekosistemlerde yaşanan bozulmanın ciddi bir seviyeye ulaştığı anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra, iklim değişikliği ve biyoçeşitliliğin kaybı başta olmak üzere doğa üzerindeki antropojenik kökenli değişimlerin birbirinden ayrışan bir biçimde değerlendirilmemesi gerekmekte, bu noktada ise ”gezegensel sınırlar” yaklaşımı sayesinde insanların çevre özelindeki etkisini daha bütüncül bir yaklaşımla incelemek üzere bir çerçeve oluşturulmaktadır.6 Bilim insanları tarafından üzerinde çalışılan ve gezegensel sınırları oluşturan 9 eşik aşağıda belirtilmiştir:
- Stratosferik ozon incelmesi
- Biyosfer bütünlüğü
- Kimyasal maddeler
- İklim değişikliği
- Okyanus asitlenmesi
- Tatlı su değişikliği
- Arazi sistemlerinde değişimler
- Biyojeokimyasal akışlar
- Atmosferik aerosol yüklemesi
Yer sisteminin kararlılığını sağlayan 9 eşikten 6’sı güvenli işleyiş alanını aşmış bulunmaktadır.7 Bu araştırmaya yönelik çıktılar 2023 yılında güncellenmiştir.8 Endüstriyel proseslerden kaynaklanan atıklar için erken endüstriyel dönemde yerel havzalar kullanılmış, çevrenin kalitesinde ve koşulların istikrarında birtakım değişimler meydana gelmiş; günümüzde ise söz konusu etkiler yerel ve bölgesel düzeyin ötesine geçerek gezegensel bir ölçeğe erişmiştir.9 Bölgesel boyutta incelendiğinde, sanayileşmeyle birlikte doğal çevreyle kurulmuş olan etkileşim dinamiğinin bir süre sonra koşulları zorlamaya başlaması ile, öte yandan da birtakım gezegensel eşiklerin de ortaya çıktığı süreçte artık insanlığın gelişebildiği Holosen çağı koşullarından farklı bir sürece doğru evrilme gerçekleşmiştir.
İçinde yaşadığımız gezegenin hangi koşullar altında işlemeyi sürdürdüğünü belirledikten sonra, ekstrem iklim koşullarının 2023 yılında küresel düzeyde neden olduğu birkaç önemli çıktıyı daha değerlendirmek, bilhassa bunların sosyo-ekonomik yansımalarını irdelemek faydalı olacaktır. ABD’de 2023 yılında 28 hava ve iklim afeti yaşanmış olup, bunların maliyeti 92,9 milyar doları aşmıştır.10 Anlaşılacağı üzere, ekstrem iklim koşullarının maddi etkileri de yadsınamayacak ölçüde büyüktür. Bunun yanı sıra, iklim felaketlerinin kırılgan gruplar ve maddi zorluklar ile yoğun bir biçimde mücadele eden topluluklar üzerinde artmakta olan etkileri de göz ardı edilmemelidir. 2023 yılına ilişkin bir başka çıktı da okyanuslarda devam eden ısınma ve buzulların erimesiyle birlikte, ortalama deniz seviyesinin uydu kayıtlarına göre 2023 yılında rekor seviyeye ulaşması olmuştur.11 Bu durumun etkilerinin, birbirinden farklı pek çok ekosistem unsurunu etkilemesi muhtemel görünmektedir. Dolayısıyla, doğal çevremizde yaşanan değişimlerin hem doğrudan hem de dolaylı olmak üzere insanlığa bir faturasının olacağı açıktır. İklim değişikliği ve sıcaklık değişimlerinin neden olduğu süreçler başta olmak üzere, yazının önceki bölümlerinde de değinilen birtakım gezegensel sınırlar bize göstermektedir ki, 2023 yılı, gezegenimizi tanımak ve faaliyetlerimizi yeniden değerlendirmek üzere insanlığa pek çok çarpıcı ders sunmuştur. Bu noktada, modernite koşullarında bir ekonomik büyüme sağlanırken, doğayla etkili ve yapıcı bir etkileşim kurmanın önemi göz ardı edilmemelidir.
Peki, 2024 yılında ilerlerken odağımızda neler olmalıdır? Toplumlar mevcut refah koşullarını muhafaza etmeyi, şirketler de büyümeyi ve faaliyet gösterdikleri pazarlarda rekabetçiliklerini korumayı istemektedirler, bu istekler bir noktaya kadar doğaldır; ancak buradaki esas odak noktası, hem toplum hem de ekosistemler özelinde bir çeşit esneklik/dayanıklılık geliştirmek ve kalkınmayı doğanın limitlerini dikkate alarak gerçekleştirmek olmalıdır. 2023 yılında ülkeler, sektörler ve kurumlar arası iş birliği çabaları artmış, yeni raporlama çerçeveleri geliştirilmiş, her alanda verimliliği sağlamaya yönelik teknolojik ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu gelişmelerin sürdürülmesi, 2024’te ekonomik faaliyetlerin doğa ile daha uyumlu kılınması için çabaların artırılması, kalkınma hamlelerinin gezegenin mevcut sınırları gözetilerek gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
*: Beşeri faaliyetlerin dünya üzerindeki etkisinin eriştiği boyut gözetildiğinde, geçtiğimiz 10.000-12.000 yıllık sürece tekabül eden Holosen çağını geride bırakarak Antroposen çağına geçildiği düşünülmektedir. Antroposen çağı, insanlığın gezegen üzerinde hakim ”jeofiziksel güç” olmaya başladığı jeolojik dönem olarak nitelendirilmektedir.12
Kaynakça:
1) Copernicus. (2023), The 2023 Annual Climate Summary: Global Climate Highlights 2023, Link: https://climate.copernicus.eu/global-climate-highlights-2023#:~:text=2023%20has%20replaced%202016%20as,higher%20than%20recorded%20for%202016.
2) Copernicus. (2023), a.g.m.
3) Clinkemaille, T. (2024). Inondations, ouragans… : le réchauffement climatique amplifie les phénomènes météorologiques extremes. Les Echos. Link: https://www.lesechos.fr/monde/enjeux-internationaux/inondations-ouragans-le-rechauffement-climatique-amplifie-les-phenomenes-meteorologiques-extremes-2045298
4) Briggs, H. (2020). Antroposen Çağı: İnsan yapımı nesnelerin ağırlığı dünyadaki tüm canlıların ağırlığını aştı. BBC News Türkçe. Link: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-55252792
5) Richardson, K. et al. (2023). Earth beyond six of nine planetary boundaries. Sci.Adv. 9, eadh2458. DOI:10.1126/sciadv.adh2458
6) Richardson, K. et al. (2023), a.g.m.
7) Richardson, K. et al. (2023), a.g.m.
8) Stockholm Resilience Centre (2023). Planetary Boundaries. Link: https://www.stockholmresilience.org/research/planetary-boundaries.html
9) Steffen, W. et al. (2015). Planetary boundaries: Guiding human development on a changing planet. Science, 347, 1259855.DOI:10.1126/science.1259855
10) Smith, A. (2024). 2023: A historic year of U.S. billion-dollar weather and climate disasters. Climate.gov Blog. Link: https://www.climate.gov/news-features/blogs/beyond-data/2023-historic-year-us-billion-dollar-weather-and-climate-disasters
11) WMO (2023). 2023 shatters climate records, with major impacts. Press Release. Link: https://wmo.int/news/media-centre/2023-shatters-climate-records-major-impacts
12) Williams, J., & Crutzen, P. J. (2013). Perspectives on our planet in the Anthropocene. Environmental Chemistry, 10(4), 269-280.