Escarus

Escarus, Sektördeki 10. Yılında Dünya Çevre Günü’nü Kutluyor

Paylaşım TarihiHaziran 4, 2021

Sanayi Devrimi’nden itibaren köklü bir değişim gösteren üretim modelleri, tüketim alışkanlıkları, konfor standartları ve bir bütün olarak yaşam biçimleri; içinde yaşadığımız ve bir parçası olduğumuz doğaya ciddi zararlar veriyor. 

Kökü eskilere dayanan ama yaklaşık son 30 yıldır dramatik biçimde ağırlaşmış bir tabloya neden olan bu değişim, bir yandan insanlığa daha onurlu yaşam koşulları vaad ederken, diğer yandan yaşama ve doğaya karşı ciddi bir risk üretiyor. Öyle ki Birleşmiş Milletler’in açıkladığı verilere göre; her yıl yaklaşık Danimarka büyüklüğünde ormanlık alanı yok ediyor, meydana getirdiğimiz atık suyun yaklaşık yüzde 80’ini arıtmadan okyanus ve nehirlere deşarj ediyor ve tarım faaliyetlerimiz ile sulak alanları büyük bir hızla kurutuyoruz.

Bilimsel araştırmalar, küresel ısınmanın 1,5oC’de sınırlandırılması durumunda bile 2050’ye kadar dünya üzerindeki resiflerin yüzde 90’ını kaybetmiş olacağımıza işaret ediyor. Geçtiğimiz 3 yıl süresince sürekli artan küresel sera gazı emisyonları da bu endişe verici resmi tamamlıyor.

Doğa üzerinde yarattığımız tüm bu tahribatın en somut etkilerinden biri ise geçtiğimiz 1,5 senedir içinde bulunduğumuz ve halihazırda devam eden küresel COVID-19 salgını. İnsan faaliyetleri nedeniyle meydana gelen ormansızlaşma ve biyoçeşitlilik kaybı, vahşi hayvanların doğal yaşam alanlarını daraltıyor ve onların insan popülasyonlarına daha fazla yakınlaşması sonucunu doğuruyor. Bu da zoonotic (hayvanlardan insanlara bulaşan) virüslerin türler arasında bir sıçrama yapması olasılığını artırarak koronavirüs gibi patojenlerin yayılması için uygun ortamı oluşturuyor. Dolayısıyla yaşanan salgın, dünyayı çevre sorunlarına daha yakın bir mercekten bakmaya teşvik ediyor.

Biyoçeşitlilik kaybı, küresel sıcaklık artışı, su kıtlığı, aşırı yağış frekansı, sera gazı emisyonları gibi farklı ancak birbirleriyle iç içe geçmiş durumdaki olgular, yaşanan bu küresel kriz ile birleştiğinde sivil toplum, hükümetler, özel sektör oyuncuları ve uluslararası kuruluşlar dahil olmak üzere her gruptan paydaşı bir iklim eyleminin içine çekti. Bu durum, krizden çıkışın yeşil bir toparlanma ile buluşturulması ve halihazırda var olan çevreci çalışmalarla birleştirilmesi çağrılarını güçlendirdi. COVID-19 sonrası toparlanmanın “yeşil” olması düşüncesi, AB’de 2019’de ilan edilen Yeşil Mutabakat stratejisinin önemli bir yapıtaşı haline geldi ve IMF tarafından geçtiğimiz aylarda tanıtılan “Yeşil İyileşme” gibi kavramların hayatımıza girmesine neden oldu.

Bu olumlu ve umut veren tabloya, çeşitli ülkelerin birbiri ardına karbon sıfır olma hedeflerini açıklamaları da eklendi. Bundan iki yıl önce “net sıfır” hedefi ilan eden ülkelerin dünya GSYH’si içindeki payı yüzde 16 iken, günümüzde bu oran yüzde 65’e erişti. Çeşitli küresel şirketlerin de artık sadece saldıkları karbonu kredi satın alarak dengeleme yaklaşımından daha ileri bir yaklaşıma adım attıkları, bilime dayalı hedefler çerçevesinde süreçlerinde dekarbonizasyon teknikleriyle ciddi emisyon azaltım hedefleri benimsedikleri izleniyor.

1972’den beri her yıl 5 Haziran’da kutlanan Dünya Çevre Günü bu sene “yeniden hayal etmek, yeniden yaratmak, yeniden canlandırmak” mottosuna dayanarak ekosistemlere yatırım yapmak konusuna odaklanıyor.

Odağına sürdürülebilirlik konularını alan ve 10 yıldır tamamen sürdürülebilirlik alanında faaliyet gösteren Escarus olarak biz de 5 Haziran Dünya Çevre Günü vesilesiyle hem kamu hem de özel sektör kuruluşlarını, ekosistemlerin korunması başta olmak üzere iklim değişikliğiyle mücadele, iklim değişikliğine uyum, sera gazı emisyonlarının etkin yönetimi, biyoçeşitliliğin korunması, su kaynaklarının verimli kullanılması, sürdürülebilir atık yönetimi gibi çevresel konularda daha güçlü adımlar atmaya davet ediyoruz.