Escarus

Paris Anlaşması Kural Kitabına Doğru: Uluslararası İklim Müzakerelerinde Neredeyiz?

Paylaşım TarihiMayıs 25, 2018

Bilindiği üzere, iklim değişikliği ile küresel mücadelenin çerçevesinin çizildiği Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) bağlamındaki müzakereler sadece Taraflar Konferansı (COP) olarak adlandırılan iklim zirvelerinde değil, Almanya’nın Bonn şehrindeki ara oturumlarda da gerçekleştiriliyor.

Bu ara oturumlarda, iklim zirvelerinde karara bağlanması beklenen konuların içerikleri oluşturuluyor. Bu yıl 30 Nisan – 10 Mayıs’ta Bonn’da gerçekleştirilen ara müzakereleri (diğer adı ile SB48) her zamankinden önemli yapan, iklim değişikliğiyle küresel mücadele açısından kritik öneme sahip Paris Anlaşması’nın kurallarının olgunlaştırılacağı ana mecra olmasıydı. Paris Kural Kitabı olarak adlandırılabilecek bu temel metnin, 3-14 Aralık’ta Polonya’da gerçekleştirilecek iklim zirvesinde karara bağlanması için delegeler her zamankinden yoğun bir çaba sarf ettiler. Kural Kitabı henüz olgunlaşmadı, ancak delegeler Eylül 2018’de bu kez Bangkok’ta bunun için ek mesai yapacaklar. Sonuçları ekonominin her alanını bağlayacak Kural Kitabı, düşük (ve nihayetinde sıfır) karbon ekonomisine geçişte her kesimden aktörün ana rehberi olacak.

Bonn’daki müzakerelerde Kural Kitabı kadar önemli olan ve her sektörden her oyuncuyu etkileyecek başka gelişmeler de yaşandı. İklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma eksenindeki bu gelişmelerin ekonomileri ve oyuncuları nasıl etkileyeceğinin bilinmesinde büyük yarar var.

Bonn’da hangi gelişmeler yaşandı?
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf ülkelerden 3000’i aşkın delege ve gözlemci, Paris Anlaşması’nın kurallarını şekillendirmek için bir araya geldikleri Bonn’da bazı alanlarda ilerleme sağladı, bazı konularsa ötelendi. Ek oturumlar 31 Ağustos – 2 Eylül 2018’de müzakere öncesi oturumlar şeklinde, 3 Eylül – 8 Eylül 2018’de ise ek müzakere oturumları olmak üzere Bangkok, Tayland’da yer alan Birleşmiş Milletler Konferans Merkezi’nde gerçekleştirilecek.

Paris Kural Kitabı’nın en çok ihtilaf yaratan maddeleri arasında; ülkelerin ulusal katkı niyet beyanlarında (NDC) hangi bilgilerin yer alması gerektiği, azaltım ve uyum çabalarının hangi derinlikte raporlanacağı, iklim finansmanında şeffaflık ve raporlama modaliteleri, anlaşmaya uyum ve yaptırımlar, piyasa ve piyasa dışı mekanizmaların hangi kurallarla ne kapsamda anlaşmaya hizmet edeceği ve kaydedilen ilerlemelerin nasıl değerlendirileceği bulunuyor.

İklim finansmanı başlığı altında ilerlemeden ziyade görüş ayrılıkları Bonn’a damgasını vurdu diyebiliriz. Gelişmiş ülkelerin sağladığı iklim finansmanının raporlanmasına ve bunun muhasebesine dair itirazların yükseldiği Bonn’dan bir uzlaşı çıkmadı. Ek oturumlarda bu tartışmaların devam edeceğini öngörmek mümkün. Buna rağmen, Uyum Fonu’nun Paris Anlaşması’na nasıl hizmet edebileceği ve Yeşil İklim Fonu’na yeni kaynak tahsisi sağlanması konularında uzlaşıya varılmış olması, bu başlık altında sınırlı bir ilerlemeyi işaret ediyor. Türkiye henüz anlaşmaya taraf olmasa da iklim finansmanı konusu ülke ve özel sektör için önemini koruyor. Düşük karbon ekonomisine geçişte bu konuya ilişkin tüm tartışmalara dahil olmak oldukça kritik.

Emisyon ticareti başta olmak üzere piyasa temelli yaklaşımları bir seçenek olarak gören Türkiye’nin ve özel sektörün yakından izlemesi gereken gelişmelerin başında gelen ve Bonn’da dikkatle takip edilen müzakere başlıklarından birisi de piyasa ve piyasa dışı mekanizmaların Paris Anlaşması kapsamında nasıl kullanılacağıydı. Hatırlanacağı üzere Anlaşma’nın 6. Maddesi Uluslararası Devredilebilen Mitigasyon Çıktıları (ITMO) kavramını gündeme getirmiş, emisyon ticaretini ve karbon piyasalarını taşımıştı. Bonn ara müzakerelerinde özellikle karbon kredileri, piyasa mekanizmaları ve piyasa dışı yaklaşımlar üzerine görüşler ve olası kural önerileri değerlendirmeye alındı. Ek müzakerelerde bu kuralların ete kemiğe bürünmesi bekleniyor.

2020 öncesi iklim eylemi başlığı altında Bonn’da sağlanan ilerleme sınırlı oldu. İklim değişikliği ile mücadelede 2020’ye dek bir çerçeve ve azaltım hedefleri sunan Kyoto Protokolü’nü 2020’ye dek uzatacak Doha Eki henüz resmen yürürlüğe girmiş değil (Türkiye dâhil 111 ülke onaylarken gerekli yeter sayısı 144). 2020 öncesi iklim eylemi, COP24 esnasında düzenlenecek yüksek seviyeli diyalog oturumuyla yeniden ele alınacak.

Bonn’daki ara müzakerelerde Talanoa Diyaloğu’nun ilk değerlendirme oturumları gerçekleştirildi. 3 ana soruya yanıt aranan diyalog sürecinde “Neredeyiz? Nereye gitmek istiyoruz? Oraya nasıl ulaşacağız?” sorularına taraflardan ve gözlemci kurumlardan gelen yanıtlar değerlendirildi. Bu süreçte elde edilen görüşler derlenerek sıradaki iklim zirvesi için bir sentez raporu hazırlanacak. Talanoa Diyaloğu kapsamında Türkiye’den herhangi bir görüş henüz iletilmiş değil. 700’den fazla taraf ülkenin ve gözlemci kurumun görüş ilettiği süreç kapsamında Türkiye’den paydaşların pozisyonları ve iklim eylemi katkılarını dünyaya açıklamaları için bu fırsat kaçırılmamalı.

Bir önceki iklim zirvesi olan COP23’te yapılması kararlaştırılan Suva Uzman Diyaloğu, Bonn’daki ara müzakerelerde gerçekleştirildi. Kayıp ve zarar başlığı altında taraf ülkeler görüşlerini paylaştı. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden kaynaklı kayıp ve zararların nasıl telafi edileceği konusunda istişarelerin Eylül ayındaki ek müzakerelerde devam edeceği öngörülüyor. Son yıllarda hidrolojik ve meteorolojik afet sayısında ciddi artış yaşanan Türkiye’de olası tazmin mekanizmalarının ve bu başlık altındaki tartışmaların özel sektöre yansımaları olabilir.

Peki, sırada ne var?
Haziran 2018’deki G7 zirvesi, Petersberg İklim Diyaloğu ve İklim Eylemi için Bakanlar Toplantısı müzakerelerin seyrine dair yeni ittifakların doğuşuna ve daha iddialı iklim eylem paketlerinin açıklanmasına sahne olabilecek etkinlikler. Eylül 2018’de Tayland’daki ek müzakereler Paris Kural Kitabı kurallarının iskeletinin oluşturulacağı mecra olacak. Eylül 2018’de Kaliforniya Küresel İklim Eylemi Zirvesi ve New York’yaki BM Genel Kurulu İklim Haftası, Paris Anlaşması’ndan çekilme kararı alan ABD topraklarında bu karara rağmen ABD ekonomisinin dünyaya vereceği güçlü mesajların platformu olabilir. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından Ekim 2018’de açıklanacak 1,5oC Özel Raporu iklim zirvesi öncesinde çarpıcı bulguların masaya yatırılmasına ve küresel dikkatin iklim değişikliğine yeniden çevrilmesine sebep olabilir. Aralık ayı ise G20 Zirvesi ve anlaşmanın kural kitabının karara bağlanacağı iklim zirvesi (COP24) ile uluslararası gündeme yol gösterici gelişmelere sahne olacak.

Arif Cem Gündoğan

Arif Cem Gündoğan